Blog Arşivleri
Yaşayan Bedreddinilik
Bedreddiniliğe günümüze kadar sahip çıkan Amuca kabilesi Tarih kayıtlarında kabilenin adı AMMİLER,EMMİLER,AMUGA, AMUCA olarak yer almaktadır.
Şeyh Bedreddinin asılması ile beraber ardından ona inananlar çeşitli şekiller de cezalandırıldılar. Sürgün edildiler. Adlarına ölüm fermanları çıkarıldı. Zaman geldi devlet tarafından bizzat bu fermanlar uygulandı.
Şeyh Bedreddinin ardından bıraktığı tarikatını ardından MÜMİN BABA toplayıp yeni bir düzen verdi. Mümin Baba üç tuğlu bir paşa iken zamanın padişahına , tüm rütbeleri bırakarak Şeyh Bedreddin’in yolunu devam ettirmek istediğini söylüyor. Bu MÜMİN BABA Bulgaristan’ın Tekke köyünde yatmaktadır. Hala bu köyde yaşı 60 ın üzerinde olanlarda bu yola girmiş kişilerin olduğunu 1989 yılında gelen muhacirler söylüyorlardı.
Bu gün Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde sadece Şeyh Bedreddinin yoluna devam edenler Trakya da kalmıştır. Anadolu da Bedreddiniliğe devam edenler çeşitli baskılar yüzünden tarikat değiştirmişlerdir. Amuca Kabilesinin bir kısmı 1868 yılında Bektaşiliğe geçmiştir.1877 yılında çizilen Bulgaristan Türk sınırı aynı zamanda Amuca Kabilesinide ikiye ayırmıştır. Sınırın hemen ötesinde köyleri kalmıştır. Günümüz Türkiyesin de Şeyh Bedreddini sadık kalan ve onun erkanını hala sürdüren AMUCA KABİLESİ’dir. Halk arasında 93 harbi diye bilinen Osmanlı-Rus savaşına kadar Amucalar haricinde Şeyh Bedreddiniliğe devam edenlerin olduğu sanılmaktadır. Yine de bir kısmı 1877 yılında Bulgaristan da kalan Amuca kabilesi mensuplarının yakın zamana kadar Şeyh Bedreddiniliği devam ettirdikleri söylenmektedir.1998 yılı içinde orada kalanlar ile irtibatımız olmadı. Osmanlı kayıtlarına bir göz attığımızda Şeyh Bedreddini inancına sahip çıkanlara ait pek çok kısıtlayıcı ve sindirici şekilde fermanlar vardır. Amuca kabilesinin Şeyh Bedreddin isyanında Balkanlarda olmayıp o zaman Kayserinin Erkilet İlçesine Bağlı EMMİLER KÖYÜ ile yine Niğde nin Emmiler köyünde olduğu sanılmaktadır. Amucaların Bedreddine Anadolu yu gezdiği yıllarda tabii oldukları sanılmaktadır.
Çünkü Amucalar 1420 li yıllarda hayli kalabalıktır. Öyle ki devlet bu inanca sahip olanları daha evvelde pek çok tarikat Tükmen ine yaptığı gibi bölüp birbirlerinden uzak yerlere yerleştirmiştir. Yılı kesin olmamakla beraber Amuca Kabilesi isyan sonrası devlet tarafından iki kısma ayırılarak bir kısmını Trakyada bu günkü Kofcağız (Eski adı ile Keşirlik) ilçesine bağlı yöreye yerleştirerek 10 adet yeni köy kurdurmuştur.Bu köylerden Bulgaristanda kalanlar,BOKLUCA ,(radoynov) DİKENCE veya TİKENCE,(Graniçar) GABILAR ,Veya GAİBLER (Kaybilere-Strance)GÜNDÜZLER(Cerna-Voda) dir. Türkiye sınırları içine kalan ilk 6 köyümüzde şunlardır.
Ahmetler,Karaabalar veya diğer adı ile Karaballar, Malkoçlar, Kocatarla, Ahlatlı,ve Topçular köyleridir. Kabilenin halen günümüzde kesinlik kazanmış 29 köyü bulunmaktadır. Bunların 26 tanesi Trakya da 3 adeti de Anadolu dadır. Bulgaristan da kalan köy sayısı 93 harbi öncesi 27 adet olması gerekiyormuş. Bazı köylerin birleştirerek bir araya toplandığından elimizde adı bulunan haritalarda olmayan köylerimizin nasıl bir araya getirildiği bilinmemektedir.
Günümüzde en kalabalık oldukları yerlerden biri İstanbul Taşlı Tarla, Beykoz,Kara göz sırtlarında ,Beşyüz evler civarları dır. Ayrıca Kırklar eli Merkez i ve Merkez e bağlı Deve çatağı köyü ve Kırklareli’nin Kofcağız ilçesine bağlı Ahmetler,,Aşağı ve Yukarı Kanara köyleri,Kara abalar,Devletli ağaç, Tatlıpınar, Topçular,Kocatarla, Dereköy ilçesine bağlı Koru köy ve Kapaklı ,Lüleburgaz ilçesine bağlı Turgut bey ve Yeni Bedir köylerinde Şeyh Bedreddiniliğe devam edenler vardır .Bu köylerimiz haricin de bazı köylerimizde hala çok azda olsa bu yola girmiş ama son yıllarda sayıları göçler nedeni ile azalanlar bu köylere ilave edilmemiştir.
Kabilesinin Şeyh Bedreddinilerinde Manevi SEYYİY lik şu şekilde açıklanmaktadır.
Sultan Şeyh Bedreddin soyca Selçuklu soyundan gelmesine rahmen SEYYİT değildir. Ama Mürşidi Ahlatlı Hüseyin’in soyunun 11 .ci İmam olan HASAN-ÜL ASKERİYE çıkması nedeni ile Şeyh Bedreddinin sağlığında ondan el alan Babalar ve ardından gelen soyları SEYYİT gibi muamele görmüştür.
Biz Türk meniz asla soy seceremizi Arap Seyyitliğine bağlamayız demektedir ler. Şeyh Bedreddinin ve ardından oğulları ve torunlarını yabancılar ile evlenmesi bile bizi etkilememiş biz töremize göre sadece kendi kabilemizden 7 nesil sayarak evleniriz demektedirler .Akraba evliliği töremizde yoktur .
Hatta Babalar nasip verdiği canlarının kızlarını oğullarına almamaktadır. Babaların evlatları diğer tarikatlardan evlidirler. Bu uygulama Trakya’da Ali Koçlularda da uygulanmaktadır.
Amucaların Şamanist düşünce ve inançlara bağlılığı yaptığımız araştırma ile kanıtlanmıştır. Baba sayısının dört oluşuna örnek teşkil edecek bir örneği yazıyoruz.
Dört kapı düşüncesi ise, Eski Türklerde ,özellikle Şamanist uygulamalarda yoğun olarak izlenen dört öğeye verilen değeri hatırlatmaktadır.
Şamanizm de (dört cihet) kutludur. Bu cihetlerin dört rengi vardır.
1. Doğu-Gök
2. Batı- Ak
3. Kuzey-Kara
4. Güney-Kızıl dır bu cihetlere göre dört hakan bulunmaktadır.
1. Doğuda -Gökhan
2. Batıda – Akhan
3. Kuzeyde -Karahan
4. Hüney de -Kızılhan
olup ,dört cihetten de unsurları vardır. Doğusunun (Ağaç) batısının (Demir) Kuzeyinin (Su) Güneyinin (Ateştir).Dört renge Türkler Anadolu yu fetih edince kıtanın kuzeyindeki denize (Karadeniz),batıdaki denize (Akdeniz) güneydeki denize (Kızıldeniz) adını vermişlerdir. Dört kutlu kuş vardır. (Şahin),(Sungur) ,(Çakır),(Kartal)dır. Şamanizmdeki bu kutlu cihetler Selçuklularda ve Osman lılarda olsun tesirlerini göstermişlerdir.
Osmanlı devlet teşkilatı bu ananeye göre devlet kapısı olarak kurulmuştur.
1. Bab-ı hümayun -Hünkâr kapısı
1. Bab-ı âli-Paşa kapısı
2. Bab-ı seraskeri-Ağa kapısı
3. Bab-ı meşihat- Şayhüislam kapısı
gibi .Divanı hümayunda dört devlet rüknu bulunurdu(Vezirler),(Deftertar),
(Kazasker),ve (Nişancı)dır. Divanu hümayun haftada dört gün toplanırdı.(1.)
Şeyh Bedreddini erkanı Yunus Emrenin Zigri ile açılmaktadır.
Şeyh Bedredini erkanında yapılan niyazlar Babagan kolu Bektaşilerin niyazlarına çok benzemektedir. Ama erkanın tamamı incelendiğinde başlı başına ayrı bir erkan olduğu görülmektedir. Çırağı meydan açan Baba veya vekil Baba dedeler uyarmaktadır. Niyazlar yapılıp gülbanklar çekildikten sonra Baba meydana oturacak (Trakya da tarikat ileri gelenlerin toplandığı yere ve muhabbet evlerine meydan denilmektedir.) Dedelerin Şemlelerini kuşatmaktadır.
Bir Dedenin Şemle kuşanması için o meydandan dan rızalık alması gerekmektedir. Babaların ve Dedelerin Şemleleri hala Serez bezi denilen Bulgaristan’dan getirilen resimde görülen başlıklardır. Yeni olan bir baba veya dede hiç bir zaman kendine şemle dikemez. Yüz yıllardır korunan ve gerektiği zaman bu şemlelerden bir parça alınarak yeni şemleler yapılabiliyormuş. Bir Babanın en büyük delili evinde soyunca en az 500 yıldır hatta Horasandan beri saklanan çıraklardır .Bir Baba bir yere muhabbete giderse bu çırakları da götürür.
Şeyh Bedreddini yolu erkanına bağlı olanlar ile görüştüğümüzde Bedreddine Bedreddin Sultan diye hitap etmektedirler. Bedreddinilerde meydanlarda söylenen ilahi veya nefeslere zigir adı verilmektedir. Zigirler saz eşliğinde de söylenmektedir. Bedreddinilerdde Dem görme yani içki vardır. Bazı Babaların yakın zamanda kaldırmak istemeleri halk tarafından hoş karşılanmamıştır. Demler ile birlikte dileyenlere şerbetler hazırlanmaktadır. Demler sadece Saki dedesi ve iki yardımcısı tarafından meydanda erkana göre dağıtılmaktadır. Babaların Saki ve yardımcılarına etki etmesi olmamaktadır. Muhabbet sonunda Saki dedesi ve yardımcıları yine o muhabbette olanlarca onaylanması ile Baba onlara gülbang çekmektedir. Yine semaha ilk defa Saki dedesi ve iki yardımcısı kalkmaktadır. Bedreddinilerde Babalar semaha kalkmamaktadır. Çünkü bir Babanın semaha kalkması demek o meydanda yapılan kurban kimin ise yeniden bir kurban kesmesi demek imiş. Şu ana kadar bir defa ev sahibinin bir babayı semaha kaldırdığı bilinmektedir. Baba meydan açar yönetir denilmektedir. Bedreddini erkanında yazılan ve söylenen zigirlerin genelde kabilede babalık yapmış veya Bedreddin sonrası büyük hizmetleri olmuş kişilerin zigirleridir.
Bir Bedreddini meydanın başlangıcından bitimine kadar olan bölümlerini kısa ca tanıtma0ya çalışalım. Bedreddini erkanından bazı bölümleri yazmayacağız. Kısmet olursa yakın zamanda YAŞAYAN ŞEYH BEDREDDİN’ i erkanını A dan Z ye açıklayacağız.
Muhabbete gelenlerin Baba ya niyazları ile meydan açılmış olmaktadır. gelenlerin belli bir sayıya ulaştığında Baba tarafında dua yapılıyor. Evvel gelenler ile sonra gelenler her kez ile görüşüp el sıkışıyor yani bayramlaşıyor. Bu işlemler bitişinde meydana sofra bezleri getiriliyor. Demler meydanda mürşit sofrasında Saki dedesi ve iki yardımcısı tarafından hazırlanıyor. Dem hazırlanırken aynı zamanda dem almayanlar için şerbette hazırlanıyor. Şerbetler zaman ve mevsime göre yapılmaktadır. Demler eski usule göre toprak dem kadehi ile veriliyor. Şerbetlerde. Demler hazır olunca kapıdan içeri Kurbancı dedesi giriyor. Gider iken de HÜ AŞK OLSUN deyip meydan sofrasını ve halkı uyararak giriyor. Niyazını yapıp duasını alıp oradakilerle görüşüyor. Dedeler tamam olunca Baba oradakilerden rızalık alıp ŞEMLESİNİ kuşanıyor .Baba şemleyi kendi bağlamaktadır.
Baba şemle yi kuşanacağı zaman her kez le görüşüp (Meydanda) rızalık alıyor. Görüşme yapıyor. Başına bağlanan Şemleye halk Gül adı veriyor. Baba şemle kuşanınca orada bulunanlardan ilk önce meydan sofrasındaki dedeler GÜLÜN MÜBAREK OLSUN diyorlar. Daha sonra tüm meydandakiler bu temenniyi yapıyorlar. Gül ardından baba dua yapıyor aynı duayı tüm dedeler de icra ediyor. Meydan sofrasına sadece dedeler ve Babalar oturuyor. Sonra her dede ye şemleyi Baba kuşatıyor. duasını okuyor. Dedelerin şemleleri Baba da saklanmaktadır. Eğer bir dedenin daha evvel bir hatası var ise bu an Baba ya ikaz edilerek Gül kuşanması engelleniyor. Bu bir nevi rızalık alarak görevi devam ettiriyor. Bu dedelerin her kurbanda sınanması şeklindedir. rızalık alan her dede şemle kuşatılınca ilk önce mürşit Gülün mübarek olsun diyor sonra diğerleri bunu tekrarlıyor. Baba her dedeyi Şemle kuşattıktan sonra onu alnından öpüyor.
Gülü kuşanan gülün mübarek olsun diyenlere ALLAH RAZI OLSUN diyor. Meydanda en az 3 dedenin şemle kuşanması yapılması gerekmekte imiş.
Şemle kuşanması ardından ilk dem Saki dedesinden İmama Cafer postunda oturan dedeye ve ondan sonra babaya veriliyor. Daha sonra diğer dedelere veriliyor. Meydan sofrasına dedeler haricinde oturanlar bu yola hizmet etmiş en az dedeler kadar hizmet etmiş kişiler olabiliyor. Şemle kuşanan dedeler haricinde meydana oturan veya oturmasına müsaade edilen kişiler mutlaka başlarına bir şey örtmek zorundadır. Biz de Kısmet Babanın ve oradakilerin rızası ile meydan sofrasına oturduğumuzda başımıza harekemizi giymiştik. Bizi kabul eden ve bize meydanlarını ve gönüllerini açan bu tarikat ehlilerine şükran borçluyuz. Dem verilmesi daha sonra tüm oradakilere yapılarak tamamlanıyor. Demler Babagan kolu Bektaşileri gibi üç defada içilmektedir. Fakat içilirken babagan kolu Bektaşilerinde olduğu gibi Hü dost üçler aşkına denilmemektedir. Bundan sonra meydandan Kurbancı dedesi müsaade isteyip ayrılıyor. Baba ona giderken dua yapıyor .Kurbancı giderken tüm oradakiler ile görüşme yapmıyor .Bu bir bakıma oradakilerin rızasını almaktır .Kurbancı dedesi ayrılmadan dem görüyor.
Dem içine AŞK OLSUN deniliyor. Meydanda ve dışarıda bulunanların tamamının dem görmesinden sonra baba çırakları uyarıyor. Çırakların uyarılması sonrası kurban kesenler dara kalkıp için her kez den rızalık alıyor. Meydana eksikliği için bir miktar sembolik para bırakıyor. Bundan sora mürşit ve ardından dedeler tarafından dualar yapılıyor. Bu arada baba kurbanı kesen kişilere 3 gün yol hakkı için bir gün de Hak için oruç tutma veriyor. Babalar kendileri bu orucu veriyor ama orucu sadece kurban sahipleri tutuyor. Bu her kurban adağında ve hizmet tazelemede yapılıyor. Dualardan sonra dem içine dem şerbet içene şerbetler saki ve iki yardımcısı tarafından dağıtılıyor. Bedreddini erkanında dem görmeye AŞK ETME de denilmektedir. Dem olayı her yerde duyduğumuz kırklar olayına bağlanıyor. Darda duran kurban sahibine de ayrıca dua yapılmaktadır. Kurban hangi niyetle yapılmış ise dua o kişiye yapılıyor. En sonunda dualar Bedreddine bağlanıyor.
Dr. Mehmet Şilli ile katıldığımız bir kurban Hacı Bektaşi Veli ye adanmış idi. O gece erkan harici tüm dualar Hacı Bektaşi Veliye yapıldı. Yanlış anlaşılmasın diye açıklamak zorunluluğunu hissettik.
Dem e DOLU adı da veriliyor. Dolu genellikle EVLİYALAR DOLUSU olarak bilinip söylenmektedir. Dolu alan her kez dua sonrası orada bulunan her kez ile görüşmektedir. Bu icra şekli bir bakıma orada her kez ile bir gönülde olduğunu anlatmaktadır. Bayramlaşma adı da verilen bu görüşmede bayramlaşırken EVLİYALAR BAYRAMINIZ KUTLU OLSUN diyorlar. Bundan sonra sesi güzel olan ve Kuranı kerimi ezbere veya kitaptan okumaya bilen bir kişi tarafından her hangi bir ayet okunmaktadır. Bu okuyan kişi herhangi bir kişi olabiliyor. Bizim katıldığımız iki kurbanda da bir bacı okumuştu. Bu okuma esnasında Kuran okuyana verilmek üzere her kez gönülden ne koparsa niyaz veriyor. Bu niyaz meydandaki bir kişi tarafından toplanarak Kur ‘anı okuyana veriliyor. Burada verilen niyazlar(Paralar)Meydanda buluna postun altına sokuluyor. Her kez in ne verdiği görülmüyor. Bu sebeple her hangi bir kişinin verdiği görülmeyerek bir fitne veya kem düşünce önlenmektedir.
Ali Koçluların erkanlarında Kur ‘an okumaları ile evliyaları saydıkları duaların benzerliği ilginçtir. Kuran sonun da 3 İhlas suresi ile bir Fatiha suresi okunuyor. Daha sonra mürşit ve dedeler dualar yapıyorlar. Ve meydan YUNUS un zigri meydan açılıyor. Daha sonra meydana Cebrailler geliyor. (Cebrail ehl-i Beyt tarikatlarında Horoz’a verilen addır.) Horozlar burada dedeler tarafından parçalara ayrılıyor. Meydana ardından çörek ile karabiber karıştırılmış tuz gelmektedir. ve parçalara ayrılma işlemi sonunda dualar erkana göre yapılıyor. Yine Bayramlaşmalar yapılıyor. Bu arada şunu belirtelim Berderddin’ iler hala sofraları bir bez veya bir örtü üzerine döşüyorlar. Sofra örtüsü üzerine her hani bir sofra veya sini tepsi konulmamaktadır. Ayrıca hala çatal sofrada yerini almamıştır. Cebraillerin parçalara ayrılması ardından üzerlerine getirilen karabiberli tuzdan serperek Mürşit ve dedeler tarafından tekbirlenip duası yapılmaktadır. Daha sonra çörekler kesilmektedir. Meydandan cebrailler sonra mutfağa götürülerek oradakilerin sofralarına eşit şekilde pay edilmektedir. Tüm her kez e sofralar hazırlanıp döşeniyor. Çörek kesilirken acaba Bektaşi karındaşlarındaki gibi içine para konulup konulmadığını sorunca konulduğu söylendi .Burada niyet ile arama 12 imamlara yapılmaktadır. Çörekler ile ekmeklerde pay edilerek her sofra ya dağıtılıyor. Bu sofralar YUNUSUN SOFRA SI denilmektedir. Bilmeyenlere ve bilenlere Yunusun sofra hikayesi mürşit tarafından anlatılıyor. Bundan dan sonra ilk dem Babaya saki dedesince veriliyor. Daha sonra diğer dedelere ve canlara saki dedesi ve yardımcıları tarafından veriliyor. Sofraların günümüz şartlarına göre Bektaşilerde uygulamalar olduğunu söyledik. Sizde de bu yönde bir niyet yok mu deyince Babadan canlara kadar her can biz onların yolu erkanlarını onların duyduğu haz ve şekil ile uygulamak istiyoruz dediler. Sofralara her gelen her sofraya eşit ve adil bir şekilde dağıtılıyor. Bunda da kırklar bir üzüm tanesi ilke mest olmuş bizde burada bulanan her lokmayı onlar gibi paylaşırız diyorlar. Sofralar döşenince dua yapılıp öyle yenilmeye başlanıyor. Sofralarda yemek yerken kısık sesle konuşmalar yapılmakta ise de yemek esnasındaki her kişinin konuşmasını önlemek amacıyla konuşmaların gürültü yapmaması için Dedeler ikazlar yapıyor. Sofralarda yemek yenilirken Saki dedesinin rızası ile dem alınmaktadır.
Dedelerin en kıdemlisi olanı Rehber dede de denilen Koltuk dedesidir. Sonra kıdem olarak kurbancı dedesi gelmektedir. Meydan sofrasında Bektaşilerde olduğu ilk lokmayı baba alır diğer tüm bulunanları lokmaya davet eder. Bu arada kurbancı kapıda görünür. Getirdiği kurbanı kurban sofralara pay edilir. Bundan sonra Seydi paşa zigri söylenmektedir. Dualar baba tarafından başlatılıyor ve dedelerin duası ardından baba duayı yapıyor.
Bu arada zigir okunurken bir bacı bir er ellerini kavuşturarak açıp kapıyor. Bu kara oğlunun zigrin de yapılıyor. Bu na sema da diyorlar. Buna dileyenler de dahil olabiliyormuş. Genelde burada kalkanlar kurban sahibi ve en yakını olabiliyor muş.ine de katılacaklara kısıtlama yoktur . Bu sema şekli ayakta sabit durarak bir nevi kollar bir kurala uygun şekilde gül şeklini tamamlıyor gözüküyor. Şekil olarak gül açılıp yapılışını andırıyor. Zigir sonunda her kez bayramlaşmak tadır. Bura da zigir sonunda sadece duayı baba yapıyor. Ardından 7 ci abdallar duası yapılıyor.
Ardından bayramlaşmalar yapılıyor. Ardında kazan kalkımı duası yapılmaktadır. Bu arada sofralar gelecek her şey sırası ile kazan kalkımı duasına kadar getiriliyor. Arada saki dedesinin rızası ve denetimde demler ara ara verilmektedir. Demlerden ve dem alanları uyarmak ve ayarlamak tamamen saki dedesinin yönetimindedir. Saki dedesi bu işlemi yaparken kimsenin etkisinde kalmaz ve burada baba bile karışmamaktadır. Demler sakinin erkana göre 3.5.7.9 12 adına yapılmaktadır. Sofra duası arından süpürge duası yapılıyor. Ve meydan süpürülüp sofralar canlar önünden alınmaktadır. Saki ve yardımcıları meydan sofrasındakilerin ellerini yıkatıp havlu ile kuruluyorlar. Bundan sonra 12 mum yakılıp Büyük gülbanga kalkılıyor. Burada 12 mum 12 imamları temsil etmektedir. Dua 12 imamlara yapılmaktadır. Bu gülbanga kendine güveni olmıyanın kalkma ma sını istiyorlar. Bu gülbang esnasında normal bir kişinin hatası kusuru varsa çıkacağı inancından dolayı bu esnada fenalaşanlar eksikliği olduğuna inanılıyor. Dua sonunda her kez bayramlaşıyor. Gülbanga katılanlar sonunda niyaza yürüyor.Gülbang sonrası sıra üçler semaına gelmiştir.
Üçler semahına saki dedesi ilke yardımcısı başlıyor sonradan ikinci yardımcısı da kalkıyor. Semah dönerken aşk ile ŞAH ŞAH denildiği görülüyor. Üçler semahını Saki ve birinci yardımcısı ile dönerken ikinci yardımcı Eydin oğlu şah beytin de katılıyor. Sema sonunda sema dönenler meydana niyaz ediyor. Her kez ile bayramlaşıyor. Baba dua öncesi rızalık istiyor. Ve sonra dua yapıyor. Buna kayıp erenler duası deniliyor. Dua yı dedeler de yapıyor. Tüm sema dönenlere dua yapılıyor.
Daha sonra BABA CÜMLENİN RIZASI İLE GÜLLERİ İNDİRİYORUZ diyor. Baba dedelerin güllerini söküyor. Güller(Şemleleri)i babaya teslim ediyor. Bu arada kelamlar söyleniyor . Kelamlar saz ile söylenmektedir. Hak Muhammed yoluna gel semahı söylenince 3 can semaha kalkıyor. Bu arada muhabbette başka tarikatlardan kişiler var ise onların semahlarına da yer veriliyor. Bu Trakya da tüm ehli beyt mensuplarınca uygulanan gelenektir.
Daha sonra Koyun Baba semahı dönülüyor. Arada nefesler söylenmektir. Koyun baba semahına katılanlarda sınırlama yok Bacılı erli dönülüyor. Genelde semahın ortaların erler bacılara bırakıyor. Alim hoş geldin nakaratında semah dönenler durup ritme göre el çırpıyorlar. Koyun baba semahı sonrası dua öncesi saflar oluşturuluyor Erler önde bacılar ardında olmak koşuluyla dua yapılıyor. Baba tarafından .Bedreddini erkanı kurbancı dedesinin duası ile bitiyor.
Şeyh Bedreddini tarikatına mensup tüm Baba dede ve bacı analar, muhip canlar ile görüştüğümüzde bir tek SİYASET ‘e hiç değinmedik. Çünkü bir Ehli Beyt mensubunun inancına ters düşeceğine inandığımız için bu konuya hiç değinmediğimiz gibi onlardanda böyle bir istek görmedik. Bedreddinin fikirlerinin kişilerce çıkarlarına uyarlanarak kullanmalarına karşıyız. Bu zigir Hüseyin Talih Dedenin defterinden yazılmıştır. Ruhu Şad olsun.
Ruma asmi edince irşat eyledi
Gezdiği yerleri rüşan eyledi
kimi kabul kimi inkar eyledi
Kıldı duasını Şeyhi Bedreddin
Çekti gülbengini Şeyh Bedreddin
Kabul eden aldı elin eteğin
Kesti kurbanlarını serdi ekmeğe
Yüz sürdü Pirine aldı himmeti
Kıldı duasını Şeyhi Bedreddin
Çekti gülbengini Şeyhi Bedreddin
Cebrail kurbanı geldi meydana
Saki dolusunu sundu her yana
gönül birliğini sardı her yana
Kıldı duasını Şeyhi Bedreddin
Duası kabuldür Şeyhi Bedreddin
Kurban geldi sofra kondu meydana
Sofralar döşendi cümle her yana
Doylandı talipler hep kana kana
Kıldı duasını Şeyhi Bedreddin
Duası kabuldür Şeyhi Bedreddin
Üçler semahına kalktı üç can
Anlar yürüdü meydana tamam
Erkan tekmil oldu verdiler hitap
Kıldı duasını Şeyhi Bedreddin
Duası kabuldür Şeyhi Bedreddin
Başta oturan Mürşidimiz Ali’dir
Devran ile erkanı yürü dür
PİR SULTAN’ım HAYDER kemter kuluna
Kıldı duasını Şeyhi Bedreddin.
Duası kabuldur Şeyhi Bedreddin
Bu nefes SEREZ’li PİR SULTAN’ a aittir.
(1) Belkıs Temren.Bektaşiliğin eğitsel ve kültürel boyutu.Bektaşi Kültür derneği yayını.syf.68.
Bu yazımız Cem dergisinin 80 .ci sayılarında 1998 yılında yayımlanmıştı. Yazımıza bazı ufak ilaveler yapılmıştır.
HACI BEKTAŞ’TAKİ KUTSAL ZİYARET YERLERİ VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ.
Her geçen gün artan ziyaretçi akını ile bir çok sorununuda beraberinde getirmektedir.Ziyeret edenlerin bazı yanlışlarının gelecekte bir çok telafisi müm kün olmıyan zararların gün geçirmeden önlenmesi gerekmektedir. Beraberimiz deki gurup ile ziyaret ederken daha evvel buralara gelenlerin bir çok değerli kutsal yerlerin yok oldu ğunu veya tahribata uğramış olduğunu söylediler.Kara ikliminin hüküm sürdüğü HACI BEKTAŞ ilçesinde gece gündüz farkının yarat tığı ısı değişmesine birde bilinçsizce yakılan mumlar ısıyı arttırmakta çıkan du manlar ile kirlenmektedir.Çile hanede yakılan mumlar orayı ziyaretedecekleri ısı ve duman ile canından bezdirmekte içeriye girip delikli taştan geçmek isteyen ler duman isinden dolayı üzerlerinin kirleneceği için girememektedirler. Çilehanenin yakınındaki kutsal sayılan ardıç ağacı bu yıl kurumuş.Çünkü buraya inanç için gelenler malesef zarar için elinden geleni yapmak tadırlar.Adak için bağlana bezler, dilek için kabuğunun içi yarılarakiçine sokulan demir paralar acaba hangi inanca hizmet etmiştir. Daha ardıç ağacı kurumadan evvel ziyarete gelen Hıdır Çokçeken Baba burada yaşadığı olayı şöyle anlatmıştı.Bir tarikat lideri müritlerine iyi görünebilmek için kendi kendine bir takım hareketler ile ağacı elindeki sivri uçlu çakısı ile delip ardındaki uzun kuyruktakilerden aldığı madeni paraları ağzında ıslatarak ağacın içine sokmıya çalışıyormuş. Bu olaya dayanamıyan elindeki çakıyı alıp başlamış o kişinin elini hafiften çizmiye.Canı yanan bu lider “sen ne yapıyorsun delimisin sen diye bağırmıya”.Bu sefer Hıdır Baba Ben değil deli olan sizin gibiler diyerek bu uygulamayı durdurmak istemiş.Ne yazık ki şimdi o ağaç kururumuş buna sebep olanlar kendilerini nasıl savunacaklardır.Bu tür uygulamalar ile yobazlardan bir farkıımız olacağına ina nan varsa açıkça söylesin.Yukarıda anlatmıya çalıştığımız mum yakılma olayları beş taşlarda yapılmaktadır.Zaman içinde ısı farkları dolayı sıyla bu taşların diren me güçleri bir gün kalmıyacak ve parçalanacaktır.O zaman bir akıllı kalabalık içinden bu taşlardan hatıra almıya kalkarsa kısa zaman içinde BEŞ TAŞLAR YOK TAŞLAR olacaktır.Beş taşların üst yanında kadı kayası diye bilinen kaya halk tarafından taş atılmak suretiyle bir tür ziyaret yapıldığını sananlar her taşın oradaki tarihi yok ettiğini hiç akıllarına getirmiyorlarmı.Bunu Adil Ali Atalay’a söylediğimde ilk gelişimde bende taş atmıştım ama sonradan sizin gibi ben de zararını düşündüm dedi.Tüm Ehl-i Beyt e inanalar tarafından dünya var oldu sürece yaşayacağına inanılan dut ağacı üzerine bağlanan bezlerden dolayı yer yer kurumuştur.Eğer önüne bu uygulamayı engelliyecek bir şey yapılmazsa ardıç ağacının akibeti çok değil bir kaç yıl sonra onun da başına gelecektir .Bir ara Hazreti Pirin bahçesinden güllerden yaprak aşısı yapmak için oradaki yetki lilerden izin alarak bir kaç aşılık aldım.Bunu yaparken halkın bunu görüp aynen uygulıyacaklar diye korktum.Çünkü nerede bir dal budak görmüşlerse biraz bez bağlamışlar.Bu ve benzeri zarar verecek uygulamaların görevlilerce engellen mesinden başka çıkar yol yoktur.Bez bağlamak ile gönül birleme artık bu devir de ayırt edilmelidir İnançlara saygımız büyük amam gelecek nesillere bu kutsal yerlerin sadece resimleri kalacaktır.Kutsal yerlerimize ve değerlerimize sahip çıkalım çünkü başka bir yerde başka bir HACI BEKTAŞ’IMIZ yok.
Bu yazımız Nefes dergisinin 28 .ci sayılarında 1996 yılında yayımlanmıştı.
Şeyh Bedreddin ve Yaşayan Tarikatı
Refik Engin (Tekirdağ Kılavuzlu Köyü)
Şeyh Bedredinin düşünce ve fikirleri gibi yaşıyan bir eseride kurduğu halen devam etmekte olan tarikatıdır.Ne yazık ki onun kurduğu ve halen yaşıyan tarikatı hala bilinmemektedir.Biz onu tanımak ve tanıtmak için dört yıldır araştırıp sesimizi duyurmak istiyorduk.
İlk defa Şeyh Bedreddin tarikatı ile ilgili yazım Cem dergisinin 41 .ci sayısında yayımlanmışt. O yıllarda Ehli Beyt tarikatlar için bir kıpırdama yılları olduğundan araştırmamızın tamamı dergide yazı çokluğundan yayımlanmamıştı. Ayrıca o günlerde bu tarikat ile elimdeki bilgilerde fazla değildi.Daha sonra NEFES dergisinin 35. Ci sayısında ŞEYH BEDREDDİN’E ANIT MEZAR YAPILMASINI İSTİYORUZ ‘ diye bir yazımız yayımlanmıştı.
Ne yazık ki bu konuda o günlerde bir girişim olmadı.Şu an bu ANIT MEZAR kampanyasının adına layık bir şekilde sonuçlanmasını diliyoruz.
Şahsen Şeyh Bedrediniler ile ilgim dedem Abdal Ahmet Babanın Şeyh Bedreddini yolu erkanını bırakıp Bektaşiliğe geçmesinden dolayıdır. Trakyadaki AMUCA KABİLESİ Şeyh Bedreddinin tarikatına sadık kalan hala devam ettirendir.Amuca Kabilesinin bu yolu devam ettirmesi ona olan sadakatındandır.Amuca kabilesi ile Şeyh Bedreddin köken olarak ta kan bağı
vardır.Amucalar kökenlerini Erturul Gaziye bağlamaktadrlar.Bedreddinin de nesli Selçuklulara dayandığı için törece bir ayrılık olmadığından sadık kalındığı sanılmaktadır. 1868 yılına kadar Amuca Kabilesi Şeyh Bedreddin tarikatına mensupmuş. Sonradan bir bölümü Bektaşiliğe geçmiş.Bu konuda Nefes dergisinde Trakyada bir Bektaşi dergahı ABDALAHMET BABA DER GAHI yazmızda geniş olarak ele almıştık.
O günden bu yana aynı konularda daha geniş araştırm yapma imkanlarımız oldu.Kabileden bize yazlıarımızın yayımlanmasından sonra pek çok kişi tarafın dan bilgi aktarıldı.Şeyh Bedreddini tarikat ına mensup Kısmet Aktaş Baba, Yaşar Yaşa Dede Muzaffer Sevgili, Dede , Habib Özkaynak,Dede ve adını ve yazamadığımız pek çok Dedeler ve muhipler ile beraber muhabbet ettim.Beni devam eden tarikatlarını görmem için davet ettiler.Bu davetlerden sadece iki tanesine gidebildim.İlk defa erkanlarında resim çekme, ses kayıdı alma, ve video kayıdına müsade ettiler. Ayrıca ellerinde bulunan notları ve nefes defterlerini bana vererek yardımcı oldular.Tüm bu bilgileri birleştirerek tarihsel yeri ile onu tanıyıp tanıtmayı arzuluyoruz.Bütün bu bilgiler ile Yaşıyan Şeyh Bedredini erkanını tam olarak yazmıya başladım.Bunu bir araştırma olarak değil ruhen yaşıyarak kaleme al mı ya çalışıyorum.Çünkü benim neslim bu yolu en az 500 yıldır devam ettirmiye çalışmaktadır.Bende bir Ehli Beyt mensubu olarak bunu tanıtmayı görev bildim. Eğer bir ANIT MEZAR yapılırsa bunu açmak onun yegane mirasçı , onun yolu erkanın güdenlere düşer inancındayım. Eğer bir anıt mezar yapılırsa ,açılışına sayıları günümüzde dört olan Şeyh Bedreddini Babasını ve tüm Dedelerini ve kabilenin fertlerini oraya getiririm.Orada bir Şeyh Bedredini erkan açar zikir lerini söylerler.Semahlarını dönerler .Onun erkanını tüm sevenleri de görür . Seven sevmiyen de hala ŞEYH BEDREDDİN’ in fikirlerinin kitaplarda değil halktada yaşadığı görülür.Çünkü 1420 yılından 1998 yılına kadar 578 yıldır bu erkana gönül veren onu sürdüren AMUCA KABİLESİ ‘nin tam olarak bir biyografisini araştırıp yazdım. Yinede tarihsel süreç içinde pek çok kayıta ulaşa madık.Biz Amuca Kabilesi ile özdeşleşmiş olan Şeyh Bedreddini tarikatınıda
A dan z ye açıklamak istiyoruz. Onun için bize yardımcı olmak istiyenler ile karşılıklı olarak yazışmak istiyoruz. Artık herkezin eteğindeki taşları dökmesi
gerekmektedir.Bu konularda benimde çorbada tuzum olsun diyenler ,konunun
uzmanı olanlar gelin birlikte el birliği ile gönül birliği ile başaralım. Ayrıca ona bir anıt mezar yapılması yetmez.Onun için bir müze yapılmalı.Adına bir araştırma vakfı kurulmalıdır. Her yıl belli zamanlarda anma törenleri yapılması gerekmektedir.Devam etmekte olan tarikatına bir meydan evi de yaparak, yüz yıllardır gizli kapaklı korku ile can güvenliği olmadan bu inancı yürütenlere bir destek verilmelidir. Tarih kayıtlarında adlarına ölüm fermanı çıkaranların Şeyh Bedreddinlere günümüzde gönüllerince ziyaret edecekleri bir Anıt mezar ve ibadetlerini gönül şenliğince yapacakları bir Meydan evini çok görmemeleri gerekmektedir.
Karaoğlu Ahmet baba ile başladı
Abdal Ahmet Hacı Tahirle yaşadı
Bizleri sevmiyenler hep taşladı
Aşk ile muhabbettir bizim töremiz
Mümin Baba Tekkede erkan birledi
Seydi Paşa meydanda zigrin söyledi
Aydınoğlu aşk ile semah eyledi
Aşk ile muhabbettir bizim töremiz
Üçler semahına kalkar üç saki can
Ardından dökülür semaha muhipban
Döner semahın aşk ile inanan
Aşk ile muhabbettir bizim töremiz
Kırkların semahı meydanda dönülür
Tarikatımızda ölmeden ölünür
Erenler Mürşit Cemalinde görünür
Aşk ile muhabbettir bizim töremiz
ENGİN olup gir Bedreddin meydanına
Katıl on iki İmamlar katarına
Zigir söyle aşk ile ol yaradana
Aşk ile muhabbettir bizim töremiz.
ALİ KEMTERİ BABA.(TUNCAY)
Ali Kemteri 1872 yılında Bulgaristan’ın Ayvalı Burgaz ilinin (Ah-yolu) Belveren (Belören,Böleren) köyünde doğmuş.Amucaların Kebeler soyundandır.1878 yılında ailesi ile birlikte Abdal Ahmet Baba’nın kurduğu Tekirdağ’ının Kılavuzlu köyüne göç etmişler.Zamanın şartlarında bir öğrenim görme imkanı bulamamış olmasına ramen kendi kendini yetiştirerek okuyup yazmıştır.1902 yılında Abdal Ahmed Baba’dan oğlu Şaban Baba’nın rehber liğinde Bektaşi nasibi alarak yola girmiştir.Babası Hüsmen Halil olarak biliniyormuş.1928 yılında Şaban sırrı Baba tarafından Derviş mevkisine getiril miş.1932 yılında Çamlıcadaki Bektaşi Halife Baba sı Ali Nutki den Babalık icazetini alarak Mürşit olmuş.Halk arasında soyundan dolayı Kebe Ali ,okumıya merağından dolayı Hoca Ali deniliyormuş.Ali Kemteri veya Kemter Ali mahlası ile şiirleri vardır.Kırklaelili şair ve araştırmacı Vahit Lütfi salcı(Vahit Dede) dostluğu olmuş.Bazı şiirlerini Damla dergisinde yayımlamış.Oğlu Halife Baba Cafer Tuncay, Baba sının ve kendinin şiirlerini(Nefeslerini)eski yazı ile yazılmış nefes defterinden tercüme ederek Refik Engin’e yazdırmıştır.Kırklareli köylerinde eski mecbualarda (Halk arasında nefes defterlerine verilen ad)bazı nefeslerine raslanmaktadır.Şu ana kadar elimizde 11 nefesi bulunmaktadır .ATATÜRK’ün vefatından sonra açılan ağıt yarışmasında Aşık VEYSEL ŞATIROĞLU’nun ardından ikşinci olmuş.Hece vezni ile şiirler yazmış.Tekirdağ şairlerinden ve eski belediye başkanlarından Hasan Cemali Baba ile şiir konusun da bazı farklıklarını Lütfi Salcı nın şu cümlelerinden anlıyoruz. “Bence onun en büyük meziyeti ve mesleği şairliğindedir.O pek iyi bir halk şairi idi.Divan edebiyatçıları ile mücadele eden son halk şairlerinden di.Aruz ile yazanlara canı sıkılırdı.Hatta kendi mezhaptaşlarından olan Tekirdağlı Ferdi ile Hasan Cemali Baba’nın müşaareler ile karışarak onlara sitem yapmıştır.” 7 Ağustos 1939 pazartesi günü Hak’ka yürümüş.Mürşüdünün adı ile anılan Abdal Ahmet Baba kabristanlığa vasiyeti ile defnedilmiş.İlk eşi vefat edince ikinci defa evlenmiş.Aydın OY’un bir şiirinde Cennet’e şiir yazınca onun bu şiiri karısına yazdığını sanarak ikinci karsının adını cennet olarak yazmıştır. ikinci eşinin adı cennet de ğildir.Geçimini çiftçilik ile sağlamıştır.Sağlığında not tuttuğu bir defterinin olduğunu Kılavuzlu köyü sakinlerin den Hüseyin Balun söylemişti.Ne yazık ki bu defterden hiç bir nüsha günümüze ulaşamamıştır. Ali Kemteri nin ömrünün sonlarına doğru yaşı hayli ihtiyarladığı zaman Baba olması”Sağlığında kaynatısının Baba olduğu için ona olan saygısından dolayı onun vefatından sonra mürşit(Baba) olmuş.Hilmi Yücebaşın ve Cahit Öztellinin kitablarında şiirlerine yer verilmiş.Aynı şekilde Damla dergisi ile Aydın Oy’un 1995 yılında yayımladığı kitabında bazı şiirleri yayımlan mıştır.
1
Eftadeler dayim efkan iderler
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın
Her seher bülbüller nalan ederler
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın
Biz de nice Mansurlar çekildi dara
Nice pervanaler yandılar nara
Aşıklar zigrederler havare
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın
Biz nice münkirin cismine haki
Baş ayıt eteğin oldular şaki
Baş eğip niceler buldular Hak’kı
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın
Cümle canlar dizilipte geldiler
Hakk’ın rızasına boyun eğdiler
Varlığın döküp lokma serdiler
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın
Hak ona vermiştie ilmi gayretti
İdelim biz ona çün tahiyatı
Saki sun bize abu hayatı
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın
Ol menim Şahımdır men KEMTER ALİ
Alemde sevdiğim ol Şahı Veli
Verdiğim ikrara demişiz beli
Meydanında ABDAL AHMET BABA nın.
Kurban olayım yoluna
Şahı merdanım ya ali
Rahim eyle garip kuluna
Dilde sultanım ya Ali
Kapında ihsana geldim
Aşk ile püryana geldim
Dertliyim dermana geldim
Derde dermanım ya Ali
Şanındır adalet eyle
Adalet ihsan et eyle
Kuluna şefaat eyle
Şefaat kanun ya Ali
El benimdir etek senin
Fazlıma yoktur şevk senin
Kulun olayım ben senin
Sensin süphanım ya Ali
Kulkundur ALİ KEMTERİ
Hey padişahı mahşeri
Elin ile sun kevseri
Serâp il canım ya Ali
ŞABAN SIRRI BABA:
Şaban Sırrı 1865 yılında Bulgaristan’ın güneyindeki Eski zağra ya (Stara Zagora) bağlıKızanlık(Kazanlık) YENİŞARKÖY de(Gorno nova selo) doğmuş.Amuca Kabilesini Şeyh Bedreddin’i tarikatından Bektaşiliğe geçiren Abdal Ahmet Baba’nın ortanca oğludur .Amucalarda bilinen en eski sülalerin den olan Abdallar soyundandır.Medrese tahsili görmüş,üç yıl İstanbuldaki Eyup sultan camisinde ,iki yıl Tekirdağ daki Orta camide hocalık yapmış.Medresenin verdiği eğitim ile bir ara babası Abdal Ahmet Baba ile fikirce ayrılıkları oluşunca bilgice üstün seviyede olan Rumeli hisarı der gahındaki Mahmut Baba ya durum iletilmiş.O zamanlar İstanbulda olup olmadığını bilemiyoruz.Kısa süre Mahmut Baba ya gidip geliyor.1890 yılı başlarında Hisarlı Mahmut Baba dan el etek tutarak Bektaşi yolu erkanına girmiş.Babası nın isteği üzerine gelip Kılavuzlu köyüne yerleşmiş.Vefatına kadar çiftçilik ile uğraşmış.Tekirdağ’ında kaldığı yıllarda bir ara müftü vekilliğinde bulunmuş.Mollalıktan kalma içi kırmızı dışı yeşil hırkasını ömrünce hep sırtında taşımış. Zamanın belediye başkanı Hasan Cemali Baba ile çok dostlukları oluşmuş.1905 yılında Merdiven köy dergahı postnişi Mehmet Ali Hilmi, DEDE BABA dan Muharrem ayının ilk cuması Babalık icazeti alarak Mürşit olmuş.Geleneğe uyarak yağlı güreşler yapmış.
Hatta abisi Hüseyin Pehlivan Babanın zamanında saray pehlivanlarından Hergeleci İbrahimi yendiği söylenmektedir.Hüseyin Pehlivan ayağını yuvarlak keser ile kesene kadar hep güreşmiş.Bu vakadan sonra düzenlenen bir müsabakaya ısrar üzerine çıkan Hüseyin Pehlivan yenilince bunu hazmedemiyen Şaban Sırrı Baba ortaya çıkarak sırtında Mollalıktan kalma hırkasını öfke ile çıkararak o güreşçiye meydan okuyunca orada onun Mollalıktan tanıyanlar Molla Şaban senin güreşçiliğinde mi vardı deyip takılmışlar.Güreşin sonunda o saray pehlivanı çok kısa zamanda yendiği söylenmektedir.Medrese eğitiminden dolayı bazı kesimlerce de MOLLA ŞABAN olarakta bilinmekte imiş. Abdal Ahmet Babadan Şaban Sırrı’yı Edirne valisi o zamanlar yanında bırakmasını yakında emekli olacağını yerime geçer demesine ramen babası yanından ayrılmasını istememiştir.
Sağlığında yazmış olduğu şiir adeti 360 ın üzerinde olduğu söylenmesine ramen bu gün elimizde sadece iki nefesi vardır.Nefeslerini topladığı defter vefatından sonra bilinmiyen ellere geçmiş Mahlası değiştirilerek basımı yapıldığı sanılıyor.Nefeslerini SIRRI mahlası ile yazmış.24 yıl Mürşitlik yapmış.Babası nın sağlığında Baba oldu denilmesine ramen bu tamamen yanlıştır.Babalık icazetnamesinde ki tarih 1905 tir.Bu icazetname bu gün Bedri Noyan Dedebaba’dadır.Sağlığında bir çok Derviş ve Baba adayı yetiştirmiştir . Bektaşi yolu erkanını not ettiği bir defteri Zeki Onaran tarafından tercüme edilmiştir.Hilmi Yücebaş’ın Tekirdağlı şairler kitabında doğum yeri ve yılı yanlış basılmıştır.Aynı hatayı Aydın Oy’un Yüzyıllar boyunca Tekirdağlı şairler kitabında görüyoruz.Milliyetin yayımladığı İl il Türkiye ansiklopedisinde Şaban Sırrı yı Kırklareli li şairler arasında saymaktadır.Gerçek olanı budur.Bir çok kayıt doğum ve ölüm yerini Kılavuzlu olarak göstermektedir.1929 yılında Kılavuzlu köyünde Hak’ka yürümüş tür.Babasını adı ile anılan aile kabristanlığına defnedilmiştir.Çok güzel bir sesi olduğu sağlığında muhabbetine katılanlarca söylenmektedir.Bu nefesi ilk defa yayımlanacaktır.Rıfat Engin’in nefes defterinden alınmıştır.Halk arasında tahsilli kişilere o zaman verilen lakab ile Şaban Efendi diye anılmaktadır.
Hamdülülillah dilde verdiğim Mustafa nuri hüda
Nuri vilayet kerem kanı ol Ali’yel Mürteza
Ilımdan necat ile Şahım Hüseyni hılk Rıza
Yetiş imdadıma Şahım Hüseyin Kerbela
Her ne ki haktan gelir takdiri hökmü kaza
Razıyız Sultanımız var Şah Hüseyin Kerbela
Lütfi hinayet metini Şah Ali Zeynel aba
Ehli fakrın destegirim Şah Musa Riza
Şahtaki veba Naki’nin askeri sahibi nrba
Her neki haktan gelir takdiri hökmü kaza
Razıyız Sultanımız Şah Hüseyin Kerbela
Mehdi sahi zaman ol dertlere deva
Çardayi masumu pak vire dillerei çile
Pirim Hacı Bektaş Veli ide müşküller küşa
Bunların rahına SIRRI canbaş ile feda
Razıyız sultanımızdır Şah Hüseyin Kerbela.
Kaynak kişi.Cafer Tuncay.Tekirdağ/Kılavuzlu.1902-1991.İlkokul
Hüseyin Pamuk.Tekirdağ/Kılavuzlu.1897-1989.İlkokul.
Rıfat Engin.Tekirdağ/Kılavuzlu.1917.İlkokul.
Ali Kemteri ve Şaban Sırrı baba yol dergisinin 2000 yılı 4 .sayısında yayımlanmıştır.
Ali Kemterinin Nefes dergisinde 1996 yılı 35 sayısında yayımlnamıştır.Şaban Sırrının aynı derginin 36 sayısında yayımlandığını bilemiyoruz
HASAN CEMALİ BABA.
Amuca Kabilesinden olmamakla beraber kabilenin bir ferdi gibi kabul edilip onlarla kaynaşmıştır. Doğum ve ölüm tarihleri bazı kayıtlarda farklı gösteril mektedir.Biz onu bu kayıtlarla beraber Kılavuzlu köyündeki yaşlıların anlattık larından ve onlara anlatılanlara göre de tanıtmıya çalışacağız. Edirne’li Badi Ahmet Efendi Rizayı Belde-i Edirne adlı eserinde 1836 tarihinde Tekirdağ’ında doğduğu kaydedilmektedir. Kürt Memişzade efendi diye tanınmıştır.Asıl adı Hasan’dır .Cemali takma adı ile(Mahlası ile) şiirler yazmıştır. Sesinin güzel olduğu ,iyi saz çaldığı söylenmektedir.
Belediye başkanlığı yaptığı sıralarda Bektataşi yolu erkanına girmiştir.Rumeli tekkesinde Mahmut Baba zade Halife Nafi Baba’dan önce Bektaşi nasibi almış ardından aynı kişiden BaBalık icazeti alarak Mürşit olmuştur. Yazılı kayıtlarda
Bektaşi Babalığına geçiş tarihi bilinmemekle beraber anlatmıya çalışacağımız olay onun 1905 yılından evvel Mürşit olduğunu kanıtlıyacaktır.
Hasan cemali ömrü boyunca Tekirdağ’ının Kılavuzlu köyü ile ilişkisini devam ettirmiştir.Abdal Ahmet Baba oğlu Şaban Sırrı Baba 1905 yılında Muharrem ayının ilk cumasında Mehmet Ali Hilmi Dedebaba dan Mürşit olunca eline bir yazılı Erkanname verilmesi gerekmektedir.O zamanın şartlarında bunu yazmak zaman alacağından,”Hasan Cemali sendeki Erkan nameyi Şaban Sırrı’ya ver ben sana yeni yazacağımı sana veririm der.Hasan cemali de kendisinde bulunan erkannameyi Şaban Sırrı Baba ya verir.O günden sonra Kılavuzlu köyü mensupları bu erkanname ye göre meydan açarlar.Bu erkannamenin yakın zamana kadar durduğu söylenmektedir. Hasan Cemalinin iyi bir tahsil gördüğü bilinmektedir. Bunu Vahit Lütfi salcı şu cümlelerle açıklamaktadır.Recaizade Ekrem ,Abdülhak Hamid ve Tevfik Fikret gibi büyük şairlerlede buluşur ve sohbet ederdi.Çünki cemali Baba iyi tahsil görmüş olduğu gibi medrese dercesinide ikmal etmiş münevver bir zat idi.Alim hocalar meclisinden tutunuzda zamanın büyük edip ve şairlerinin meclislerinde yeri olup gönülden takdir edilirdi. Takdirkarları arasında Recazede Ekremin de bulunup onun bazı şiirlerini <> dergisinde derçettirdeği söylersem şairin edebiyattaki kıymetini daha açık anlatmış olabilirim ,diyor.
Vahit Dede onun iki eserinden bahsetmektedir.Bu eserlerin biri MİZANÜLHAKAYİK biride ADABI MUHABBET tir.Turgut Koca kitabının ismini Risale-yi agahdil olarak olarak vermek tedir.Hasan Cemali Baba nın Belediye başkanlığı yaptığı yıllarda makamında Bektaşi giysileri oturduğunu yazmaktadır. Bazı hal ve hareketleri ilede Bektaşi babalarının tepkisini çekmiş töreyi bozmakla suçlanmıştır.İki kadınla evlenmiş. hatta kendisine intisap ederek müridi olan bir kadını yine Bektaşilik anane ve usulunce kendi öz evladı olup nikah düşmiyeceği halde nikahı altına almıştı.Hece ve aruz vezni ile şiirler yazmış.Pek çok gayri müslimi Müslüman olmadan evvel Bektaşi yapmıştır.O gizlice vezirleri,paşaları,hatta edip ve şairleri muharrirleri Bektaşi yapmıştır.Vahit Lütfinin kaydına göre 90 yaşını hayli aştığı belirtilmektedir.O halde bu kayıttan yola çıkarak onun 1928 yılına kadar yaşadığını ileri sürmek yanlış olmaz.
Bizim yaptığımız araştırmada yaşının bu yıllara çıkacağı gözükmektedir .Aslında Hasan Cemali gibi pek çok değerli kişilerin araştırılıp gerçeklerin ortaya çıkarılması gerekmektedir.
Tekirdağlı Hikmet Çeviğin kaydına göre 1879 yılında Belediye başkanı olmuştur. Tekirdağ Belediye meclisinin 10.6.1955 tarihli bir kararı ile 190.kışla altındaki göçmen evlerinin bulunduğu sokaklardan birine Hasan Cemali adı verildiğidir. Arapça ve farsça bilen Hasan Cemali nin bu gün bile Trakyada hala nefesleri Bektaşi meydanlarında söylenmektedir . Refik Ahmet Sevengil Çağımızın Halk şairleri kitabında doğum tarihini 1856 vefatını 1906 olarak vermektedir.
Elimizde ki kayıtlarımızda 45 adet nefesi bir adette gazeli bulunmaktadır
CEMALİ HASAN BABA
Tekfur Dağlıdır. Kürt Muhsin – zade Hasan Efendi dimekle ma ‘ ruftur. H. 1252 hilalinde ( 1836 / 37 ) tevellud itmiştir. Mukaddemleri ( üstün değerli insan ) bir müddet Tekfur Dağı Belediye Riyasetinde ( Belediye Başkanlığı) bulunub , sonradan Tarık-ı Bektaşiye intisab ( Bektaşi tarikatına girerek , bağlanarak ) ile tarıkınca babalık şerefine nail olmuştur.
Bu mecelleye ( burada ki manası , yazarın bu kitabına ) kayd olunmak üzere vakı olan taleb üzerine atideki eşar -ı dervişanelerini göndermiştir. ” Kelamından olur ma ‘ lum kişinin kendi mikdarı ” mısra -ı medlülünce bu eş ‘ ar anındır.
DİL – E BEYT ( DİL -İ BEYT )
Hakikat şehrine kestirme yoldan gitmek istersen
Cemal -i Bab -ı derğah Hacı Bektaş Veli ‘ den gir.
Hasan Cemali’nin bu Tekirdağdaki mezarı otagarın alt yanındaki yetiştirme yurdunun arsasındaki çöplük olarak kullanılan yerde imiş.Buradan mezarlık sökülürken naşının ve mezar taşalrının ne olduğu bilinmemektedir.Kabrin baş ve ayak ucunda ki taşların hayli büyük olduğunu ve üzerinde bazı yazılar olduğun Araştırmacı yazar Mehmet Serez hatırlamaktadır.Bir mezar taşına ve naşına sahib çıkılamamıştır.
Aşağadaki şiirler Amucaların eski yazı ve yeni yazı ile nefes defterleri ile yine aynı toplumun bireylerinden tercüme edilen Mustafa Ozan’ın Kırklarelili Hasan Hüseyin erdem den aldığı defterden, Veli İnal Baba nın eski yazıile yazılmış nefes defterinden, Refik Engin’in çeşitli kişilerden topladığı şiirleri, ,Aydın Oy’un yayımladığı yüzyıllar boyunca ekirdağ şairler ve yazarlar eserinden,Sadettin Nusret Ergun’un Bektaşi Kızılbaş Alevi şair ve nefesleri eserinden ,Vahid Lütfi Salcı’nın Halk bilgisi Haberleri dergisinde yayımladığı Kızılbaş şairler makalesinden,Kırklareli’nin Çeşmekolu köyünden Kablı Mustafa lakablı bir Bektaşi muhibinin defterinden toplanmıştır.
Gelin ey canlar bâtın dilinden
Hû çekelim Hacı Bektâş aşkına
Aşk ile şevk ile cân-ü gönülden
Dost Balım diyelim Pirdaş aşkına
Şâh-ı aşka yeten erer murada
Mihneti zevk etmiş gönül safâda
Sun Sâk-i ezel Kerb-ü Belada
Şah Hüseyn’e olan yoldaş aşkına
Erkan-ı pîre gel aba giyelim
Kudret lokmasını şahtan yiyelim
Bir ağızdan canlar Hak Hak diyelim
Hayder’e yetişen kardeş aşkına
CEMALİ Hak’kadır niyazlarımız
Âgaza başlasun dilbazlarımız
Tâ arşa dayansın âvazlarımız
Hü diyelim Bektâş aşkına
*
Mazharı feyz alır muhip muhipten
Mürşidinden sefa nazar aldıkça
Gönül istediğini verir ne şüphe
Mürşidinden sefa nazar alıkça
Sakiyi mahlka bezmi sefâ da
Meclisi irfana sundukça bade
Bir dergahı Ali feza rezale
Mürşidinden sefa nazar alıkça
Meydan kürşat olmuş ayn-ı ceminde
Oturur cümlesi yeksar yerinde
Mürşit huzurunda niyaz edince
Mürşidinden sefa nazar alıkça
Devran eder saki elde peyale
Sundukça neşeler gelir kemale
Muhabbet ederiz CEMAL CEMALE
Mürşidinden sefa nazar alıkça
*
Ziyareti Hazret-i Hükâr’a gittim
Dergeh-i sultana eriştim şükür
Şeş cihetten geçtim menzile
Sâhib-i meydâna eriştim şükür
Kırklar meydanında var bir işâret
Kırk budakta zuhur eden beşâret
Kırk makamı bir ettim nezâret
Esrar-ı sübhâna eriştim şükür
Resul Dede Güvenç Abdal Buz Baba
Ak eşik altında Kadıncık Ana
Cem olmuş bilcümle ervah-ı uzmâ
Lâhûtî seyrana eriştim şükür
Baş kesüp haikat şehrine girdim
Bir kubbe altında iki er gördüm
Şah kalender Balım Sultan’dır virdim
Mürşid-i irfâna eriştim şükür
CEMALİ mürşidim Nâf’i derdlerde
Dermânı yetiren rûy-i zerdlere
Tekye-i ezelde civanmerdlere
Hû civanmerdâna erdim şükür
*
Bektaşilik kolay zannetme aşık
Tarik-i nazanin sırrı lâ feta
Eline beline diline sadık
Olmayan Bektaşi tariktir câ nâ
Şeriat bab’ından görmeyen aşık
Tarikat sırrına ermeyen aşık
Marifet ab’ından yunmıyan aşık
Hakikatte kamil değildir asla
Dört kapıyı kırk makamı bilmeyen
Mirac-ı hakikat nedir görmeyen
Muhammed -Ali’ye secde kılmayan
İblisin taat’i hebadır heba
Hacı Bektaş erkânına girelim
Hakikatın pazarını görelim
Deste deste güllerin derelim
Muhammet bahçesi sefadır sefa
CEMALİBABA her dem seçer kallaşı
Cevherle karışmış olsa çay taşı
Taklit kabul etmez asla Bektaşi
Kem ayarı tanır çeşmi urefa.
TEVFİK BEY BABA
Tevfik Bey Baba’nın Amuca Bektaşileri için önemi büyüktür.Amuca kabilesinin 1868 yılından bu yana hizmeti geçmiş kişleri arasında Abdal Ahmet Baba ,Halife Cafer baba ,Tevfik Bey baba ilk sıralarda yer alırlar.
Kendisi Amuca Kabilesinden olmamakla beraber tüm kendisine bağlı olanların büyük çoğunluğunu hep Amucalar oluşturmuştur.
Kırklareli’ne bağlı bazı Amuca Bektaşileri halâ Bey Baba erkanı güdüyoruz derler. Aslında yeri gelmişken bu yanlışlarını düzeltmek istiyoruz.Aşağıda kayıtta Tevfik Bey Baba’nın Babalık icazetnamesini kimden aldığı yazıl mamıştır.O zamanın meşur Halife babası Nafi Baba’dan Babalık aldığını söyliyebiliriz.Bey baba sadece erkan açarken kendine has usul ve kaideler yapmış.Bu uygulamanın halâ sürdüğünü o yöre muhabbetlerinde bizzat görmüştüm. Erkan aynı , fakat uygulamada çok küçük ayrıntıları vardır.Tevfik Bey Baba ile Abdal Ahmet Babanın uyguladığı erkân Halife NAFİ BABA nın erkanı yani bu erkan aynı zamanda MEHMET ALİ HİLMİ Dedebabanın erkanından başka bir şey değildir.
1837 yılında doğmuş 1896 yılında Trablusgarb’ta 59 yaşında Hak’ka yürümüştür.
Baba adı Hacı İsmail ağa ,ana adı Hatice Hanımdır.Trablusgarb’ a sürülme nedeni olarak Amucalar şu nedeni söylüyorlar.Cami ezan okuyan hoca ya riyakâr bu işi para için yapıyor içtenlikle ezanı bile okumuyor dediği rivayet ediliyor.Bu konu Pir Sultan’ın bir hikayesi ile karıştırılmış olabilir.
Bu iddaları doğrulıyan bir yazılı kayıda Vahid Lütfi Salcu’nın 1943 yılında yayımladığı Türk Amacı dergisinde raslamaktayız.Kayıdı aynen yazıyoruz.
Tevfik Bey Baba’nın Kırklareli’nde okunan ezânı ve hocaları tahkıyr ettiği için “şer’i şerife mugaayir ve dilhâh-ı âliye muhalif harekatından dolayı” 1312 yılında (1896) yılında Trablusgarb’a sürgün edilmiştir.
Trakyada bulunan Amuca Bektaşi tarafından merak edilen bir kişi olduğu için Vahid Lütfi Salcı’nın Gizli Türk Töre oyunları kitabından aynen yazıyoruz.
Tevfik bey baba bütün Trakyanın en mâruf ve hattâ <> BİR Alevi ve Bektaşi şahsiyetidir.Ona sünnilere karşı <> ve <> ın sönmez gayzı olduğu kadar ,bu yüzden halifelere karşı yenilmez bir kini vardır. Bunu, bütün hayatında göstermiş ve bunun içindir ki Abdül Hamit devrinin tatbikatına urayarak Tablus garba sürgün edilmiş ve orada ölmüştür.
Kendisinin şairlikteki iktidarı meşhur Kırklareli’li Hasibi’yi tanzir ve onun meşhur bir gazeleni tahmis edecek kadar kuvvetli olduğu kadar da halk şiirlerinin lirik bir nevi olan <>nde de kifayetini pek ziyade gösterebilmiştir.İlim sahasında da nice zamanın alimlerinin hürmetini kazanmış olmakla derecesini ispat etmiştir.Reşit Akif Paşa gibi yüksek bir şair ve ilim adamının karısı ile beraber ona intisap ederek <> almış olması sözümüze güzel bir delil olsa gerektir.
Tevfik bey baba tarih yönünden de pek müdekkik bir şahsiyettir.Bütün Türk ve adetlerinin eski kaynaklarını kendi tetkiklerile bulmuş ve bunların üzerine işlemesini bilmiştir.Trakya daki Babaeski kasabasında bulunan <> hakkında pek önemli incelemeler yaparak bu büyük Türk fatihinin 93 harbinde (1877) ,Rusların işkali esnasında tekkesinin <> olduğu iddasile kilise tahvil olunarak bir kule yaptırılıp çan takılması üzerine Ruslar nezdinde teşebbüslerde bulunarak Sarı Saltığın Türk olduğunu ve makamının Türk evliyası makamı bulunduğunu ispat ederek çanı indirttiği eski Edirne vilayeti dosyalarında olduğu gibi bu gün sağ bulunan şairin torunu Bay <> da teyi d etmektedir.Bu yüksek şahsiyetin <> ve << Tevfik Beybaba olmasının aslı; kendisinden esasen Kırım'ın bahçe saray kasabasına bağlı <> köyünden olup o zamanki Rus mezaliminden İstanbul’a sığınan Hacı İsmail beyin sulbünden >> doğmuş olmasıdır.
Şairin babası Türkiye ye hicretinden sonra Kırklareli’ye bağlı <> ve<> çiftliklerini satın almış olduğundan kendisinin vefatı üzerine oğlu Tevfik bey Trakyaya nakletmiştir.
Tevfik bey, eski Sivastopol muharebesinde , kendisi tarafından iaşeleri temin edilmiş olmak suretiyle yirmi atlı ile gönüllü olarak iştirak etmiştir.Sivastopol muharebesinden döndükten sonra sonra dır ki Köprülü Mehmet Paşa ahvadından ve Mevaliden Hacı Hüsnü beyin kızı ile evlenmiş ve bundan sonra Bektaşi tarikatın intisap etmiştir.
Mürşüdi Filibeli maruf( Bağdadi zade Mehmet efendi) dir.
Şair Bektaşi tarikatına intisaptan hayli zaman sonra da <> alarak, bu suretle bu <> artık<> olmuştur.
Tevfik beybaba aynı zamanda bir masandu da!.ceylan derisi üzerine yazılmış 1275 tarihli bir mason diplaması olduğunu torunu bay <> bize bildirmişti.
Tevfik bey babanın tasavvufi imi, şahsi,ve edebi hayatını anlatmak burada uzun gider.Onun Bektaşi tarikatına dair inançları tarihi menkibelerle yaymıya çalışan ve ilmi itabı ile salahiyetli bir zat lisasından çıkmış olduğu anlaşılan pek kıymetli birkaç lisanından çıkmış olduğu anlaşılan pek kıymetli birkaç nefesini buraya dercdiyoruz.Türk tarih ananelerinin büyük macera ve menkibe lerinde yer tutan iki büyük Türk kahraman ve fatihlerini, inandığı mezhebin tetkik ettii tarihin esaslarına dayanarak şöyle anlatıyor.
Horasan’dan bir irşet göründü
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
Alem verdi camesini büründü
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
Seyyid Ali Sultan Kırklara baştır
Dergâhında usûl erkân tiraştır
Gâip erenleri Hazır yoldaştır
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
Kırklar bile geldi hizmet eyledi
Şahım cümlesine himmet eyledi
Gazi Evronos’da bî’at eyledi
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
Seyyid Rüstem Gazi Oldu kazı’iasker
Binbir oklu Ahmet Baba bir er
Kanber Ali baba olmuştur kanber
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
Ariz Baba küdum çaldı Hû çekdi
Kara Baba anda sancağın dikti
Gazi Mihal geldi yüz suyun dökti
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
Balım Sultan Mürsel baba gûlamı
Seyyid Ali cümlesinini İmamı
TEVFİK eyler tehiyyâtü selâmı
Rûmeli serdarı Seyyid Ali’ye
*
Hakikat testinden şarap içenler
Hünkâr Hacı Bektaş Şah Seyyid Ali
Horasan mülkünden Rum’a geçenler
Hünkâr Hacı Bektaş Şah Seyyid Ali
Biri müminlerin kıblegâhıdır
Biri Rûm’elinin Padişahıdır
Biri Âsümânın mührü mahıdır
Hünkâr Hacı Bektaş Şah Seyyid Ali
Biri yürütmüştür cansız duvarı
Biri tiğden geçirmiştir küffarı
Biri aşıkların dili güftarı
Hünkâr Hacı Bektaş Şah Seyyid Ali
Biri sülalei hayrul beşerdir
Biri Ali Ahmed nesli Hayderdir
Bu ikisi yek vücut Hakk’a mahzardır
Hünkâr Hacı Bektaş Şah Seyyid Ali
GEDA TEVFİK böyle oldu beyanım
Tarik müstakim erkanım benim
Ervahı ezelde imanım benim
Hünkâr Hacı Bektaş Şah Seyyid Ali
*
Saki dudağın lezzet balından
Gönül arzu eder ider can değilmi
Şerâbı tâlibin rengi alından
Kızıl renge düşen kan değilmi
Nedir bu fertârın ey serv-i kâmet
Bağ-ı hüsnün gördüm başka letâfet
Cemalinde senin nûr-u hidayet
Yüzünde görünen Kur’an değilmi
Murtaza Ali’nin inâyeti ile
Cümle Evliyanın kerameti ile
Ey-cümle hüdânın hidâyeti ile
TEVFİK bu mertebe şân değilmi.
Kırklareli’nin Çeşmekolu köyünden Kablı Mustafa güvener ‘in defterinden alınmıştır.
Tevfik bey baba bunca çabalarına ramen ,tam olarak tanıtılmış diyemeyiz.Pek nefesi
hala günümüzde Bektaşi muhabbetlerinde söylenemektedir.Elimizde Tevfik bey baba ya ait 18 nefes mevcuttur.Bazen mahlalarda GEDA TEVFİK mahlasını kullanmıştır.
Bu Tevfik bey babayı bilmiyen bazı arayıcılar, eserlerini görünce ,İstanbullu ve muzikayı hümayunlu olup diğer Bektaşi şairi olan (Tevfik Bey ) ile karıştıryorlar ve bu iki adaşı bir şahıs imiş gibi tetkik lerinin yanlış istikametlerde yürütüyorlar.
Tevfik Bey Baba’nın hayatının son günlerinde torunu Mehmet Muhittin (Özenbaş) e yazdığı ÖĞÜT MEKTUBU .
ÖĞÜT MEKTUBU.
Gözümün nurû oğlum.
İnsan, dünya denen değişkenlik ve belleksizlik ortamında bulundukça üzücü olaylara da karışır.Tanrı’nın dayanıklı kulları ,belâlara isyansız katlanır.Her durumda metin ol,yavrum.
Elden geldikçe ,iyi eğitim görmüş ölçülü insanlarla görüşmek gerekir.Edebsiz kişler ,onlarla dost olanları her zaman kendilerine benzetip ahlâksız ederler.
Tanrı’nın yaratığı insanların acımıya layık olanlarından yardımını esirgeme . Büyükleri say ,küçükleri hor görme.
Önemli işlere girişmezden önce , güvenilir bilir kişlere danış.Sağlam dost olan bir arka daşın yanılıp seni üzecek olursa ona yüz çevirme, onunla ilişkini kesiverme.Onu affet
Hakkını aramayı bil.Sana yalan söyleyip aldatmaya kalkışanı affetme.Öylesine sert davran.Başkalarının sözüne hemen inanıverip öryargıya varma, söylenen sözün gerçeğe uyup uymadığını araştır.Ancak dostluğunun sağlamlığını denediğin kişilere güven duy.
Tanrı’nın hikmetlerine akıl erdirmek isterseniz, bunun için çok çaba sarf ediniz.Ol hikmetlere akıl erdirmek ,o uğurda eterli çabayı göstermekle olasıdır.
Borcunu inkâr etmek ,namuslu insan yaraşmaz.Alacaklılarına karşı dürüst ol . Babanı anarken ona Tanrı’dan rahmet dile.Annene saygısızlık aklından geçmesin.Eşini haksız yere gücendirme de bencileyin pişman olmıyasın.
Aynı çatı altında yaşadığın yakınlarından ve diğer hısımlarından müslümana yakışır biçimde yaşıyanlara yardımcı ol.Deden gibi sert , öfkeli olma.Babanı örnek edinip yumşak davran ve yumşak konuş.Karşındakini anlamaya çalış.
Tanrı’ya inan ve O’nun varlığını kalbinde duy.Tanrı’nın gösterdiği yolda
yürürsen Hiçbir zaman kötü yollara sapmazsın.
Vakit buldukça oku.Bilim elbette insana iç rahatlığı verir.Tanrı’nın elçisine ve yakınlarına sevgi duy ve bağlılık göster de ilki dünya da yüzün ak ,geleceğin parlak olsun, oğlum.
Selâm ,hidayetle (islâm dinini doğru yoluna )tâbî (bağlı)olanların üzerine olsun.
20 Temmuz 1896
Deden
Mehmet Tevfik
Dip Notu.Rahmetli dedemin Trablusgarb’ta yatak esiriyken ölümünden ikibucuk ay önce gönderdiği öüt mektubudur.
Mehmet Muhittin Özenbaş.
3 nolu nefes Kırklareli’nin Çeşmekolu köyünden Kablı Mustafa güvener ‘in defterinden alınmıştır.
Tevfik bey baba bunca çabalarına ramen ,tam olarak tanıtılmış diyemeyiz. Pek nefesi hala günümüzde Bektaşi muhabbetlerinde söylenemektedir.Elimizde Tevfik bey baba ya ait 19 nefes mevcuttur.Bazen mahlalarda GEDA TEVFİK mahlasını kullanmıştır.
Bu Tevfik bey babayı bilmiyen bazı arayıcılar, eserlerini görünce ,İstanbullu ve muzikayı hümayunlu olup diğer Bektaşi şairi olan (Tevfik Bey ) ile karıştıryorlar ve bu iki adaşı bir şahıs imiş gibi tetkik lerinin yanlış istikametlerde yürütüyorlar.
AHMET HAYRANİ.
Kırklareli’nin Kofçaz ilçesine bağlı KARAABALAR diğer adıyla Karaballar köyünde doğmuş bir halk ozanıdır.Onunla ilgili tüm bilgilerimiz Nazif Karaçam ‘dan derlenmiştir. “Karaabalar köyünün 19.yüz yılda yetiştirdiği Halk Edebiyatı ozanı Hayrani ile ile ünlüdür.Gezginci bir Bektaşi Dervişi olarak isim yapmıştır.Yaşamının büyük bölümü nü Kırklarel’inde geçirmiştir. Geride önemli Halk Edebiyatı şiirleri bırakmıştır.Bir dörtlüğünde Çöke Edirne nin Hacı Danişment köyünde mezarı bulunan Muhittin Baba ya yazdığı nefesi yazıyoruz.Karaabalı HAYRANİ’nin Kırklareli adının Osmanlılar zamanında Kırkkilise olarak kalmasını eleştiren bir dörtlüğü bulunmaktadır. Hayrani, zamanın eleştirel karakterde bir ozanıydı. (1)
Bize bu şairimiz hakkında mektupla ilave bilgi veren yazar onu şu şekilde tanımlıyor.
Ahmet Hayrani iki tarikata mensup ilginç bir ozandır.Önce Şeyh Bedreddini tarikatına daha sonrada Şeyh Bedreddinilikten Bektaşiliğe geçen Tekirdağ’ının Kılavuzlu köyünde yaşamını sürdüren Abdal Ahmet Baba dan Bektaşi nasibi almıştır. Abdal Ahmet Baba ile geniş bilgi Abdal Ahmet Baba dergahını tanıtan bölümde açıklanmıştır. Hayraninin Bektaşi nasibi 1902 yılından evvel olması gerekmektedir.Çünkü Abdal Ahmet Baba bu tarihte vefat etmiş.
Son yıllarında köyünden de ayrılamamıştır.Ayrıca Hayrani’ nin evli olması gerekmektedir.Çünkü Şeyh Bedreddiniliğe girenler mutlaka evli olmak zorundadır.Kaynak kişi.Nazif Karaçam.Poyralı /Kırklareli.1930 Yazar.
Doğum ve ölüm tarihleri kesin olarak bilinmemektedir.Mezarının Karaabalar köyünde olduğunu sanıyoruz.
Seyit Ali Sultan’ın arkadaşı
Çöke’de yatan Muhittin Abdal’dır
Selime sultanın öz karındaşı
Çöke ‘de yatan Muhittin Abdal’dır
Türbesinde hastaları sağlıyan
Gönüllerde himmetleri çağlıyan
Münkir’leri ikrara bağlıyan
öke’de yatan Muhittin Abdal’dır
Kerameti vardır cinde peride
Gazalarda göründü ileride
Rumeli ni fethedenin bir de
Çöke’de yatan Muhittin Abdal’dır
Dervişlere güzel güzel bend eden
Tiğ(ı) bendi boyunlara kemend eden
HAYRANİ’yi kendisine bend eden
Çöke’de yatan Muhittin Abdal’dır.
Ayrıca HAYRANİ’nin Kırklareli adını eskiden KIRK KİMESNE iken Kırkkiliseye çevrildiğini anlatan bir nefesini yazıyoruz.
Hele bakın cahillerin işine
Bizim kadınlara nisa demişler
Muhammed Peygamberin dişisine
Hatçe ana Hayrennisa demişler
Kapının kilidine vurdum perçin
Oturdum ağladım hep senin için
Şu Meryem Ananın yaptığı piçin
İsmine Hazreti İsa demişler
Sözümü sakın yaban atmayın
Tilki girmez kolay kolay kapana
Dağda koyun güden cahil çobana
Keramet gösteren Musa demişler
HAYRANİ yar elinden oldu nalan
Yalvarırım ona geliyor yalan
Benim candan sevgili yurdum olan
Kırk kimesne ye KIRKKİLİSE demişler.
1.Nazif Karaçam.Efsaneden gerçeğe Kırklareli.
HALİFE CAFER BABA
1902 yılında Tekirdağ’ının Kılavuzlu Köyünde doğmuş.Şair Ali Kemteri’nin oğludur.Ana adı Nakiye’dir.Hayatı boyunca çiftçilikle uğraşmıştır.1925 yılında Ali Ağanın rehberliğinde(Ali Engin,Abdal Ahmet’in küçük oğlu) Şaban Sırrı Baba’dan el tutup Bektaşi yolu erkanına girmiş.1941 yılında Veli İnal Babadan derviş olmuş.Veli baba da Şaban Sırrı gibi medrese mezunudur.Okumuş kişiler o zaman EFENDİ lakabları ile anılır ve çağrılırmış.1946 yılı başlarında EYUP’lü Ali özöz Halife Babab’dan Mürşitlik icazetnamesi alarak Baba olmuş.Uzun yıllar Trakya da Bektaşilik yolu erkanına yanlız başına hizmet etmiş.Bu gün Bektaşiliğe devam eden her köyümüzde ondan nasip almış kişiler var dır.Amucalarda Abdal Ahmet Baba’nın bu yola hizmeti nasıl biliniyorsa Halife Cafer Baba’nında hizmeti de sevenlerince öyle bilinmektedir.Bu hizmetinden dolayı Babagan kolu lideri Dedebaba Bedri Noyan tarafından Halifelik makamına getirilmiş.Halife Turgut Koca’nın rehberliğinde 15 Ağustos 1983 yılında erkana göre yapılan merasimle Halifelik Hilafeti almıştır.İlk defa TURGUT KOCA’nın yayımladığı Bektaşi şairleri ve nefesleri kitabında şiileri çıkmıştır.Kendisine daha evvel iki defa Halifelik teklif edildiği halde o bu görevi kabul etmemiştir.Bu gün elimizde bulunan nefesleri sadece 11 adettir.Sağlığında elinde bulunan kendisinin ve babasının nefeslerini şahsıma yazdırmıştı.1 Ağustos 1991 yılında cumartesi günü Hakk’ka yürümüştür. 89 yıl süren ömrünü bu yola adamıştır.Kabri Kılavuzlu köy kabristanlığındadır.15 Ağustos 1983 yılında Cafer Baba ‘nın Halifeliği ile Kılavuzlu köyü tekke niteliğinden DERGAH seviyesine yükselmiştir.Dergahın adını Bektaşliğe geçiren Abdal Ahmet Babanın adı ile anılamasını istemiştir . Halife Cafer Baba aynı zamanda Abdal Ahmet’in oğlu Hüseyin Pehlivanın kızının oğlu dur.Nefesleri hala Amuca kabilesinde söylenmektedir. Yukardaki tüm bilgiler sağlığında kendisinden yazılmıştır.
Nefeslerinde mahla yerine ismini ve makamını kullanmıştır.
Kaynak kişi.Cafer Tuncay.Tekirdağ/Kılavuzlu.1902-1991.İlkokul.
1
Geldi bahar öttü bülbül
Ferahladı deli gönül
Açıldı tazece bir gül
Ferahkladı deli gönül
Öter bülbül mahım diye
İmam Ali gahım diye
Dilim söyler Ali diye
Ferahladı deli gönül
Mümin olan ikrar verir
Can ile cananı bilir
Er olan nevsini bilir
Ferahladı deli gönül
Canda cananımdır Ali
Dilde mihmanımdır Ali
Kerem senden Şahım Ali
Ferahladı deli gönül
CAFER BABA dile geldi
Cümlemizin yüzü güldü
sakiden bir dolu geldi
Ferahladı deli gönül.
**2***
Aşk ehli olan verdiği ikrarı unutmaz
Yarin elinden aldığı badeyi unutmaz
Cemalini gördüm ezelden piri müganın
Bir kere gören bir daha pirini unutmaz
Yol sadıkıyız sadıklarız girdik gideriz
Balım sultanın verdiği peymaneyi unutmaz
Deste girim sensin benim cem yez elinden
Ol kudret elini tutan bir daha unutmaz
Hastadır gönlüm yarin yüzünü görmek için
CAFER BABA tutuğu damarı unutmaz.
3
Mercan Baba seni seyran eyledim
Seyran yerdir şahın makamı
Mercan Babam uluların ulusu
Seyran yerdir şahın makamı
Makamında demin devranın sürerler
Acet kabul olur derman bulurlar
Cem giceleri cemde olurlar
Seyran yerdir şahın makamı
Yeşillenir dallar bülbüller öter
İman eden canların kalbinde tüter
Mercan Babam şahım bizlere yetiş
Seyran yerdir şahın makamı
Yüce dağ başında şahın türbesi
Ziaret ederler canlar erisi
CAFER BABA erdem gülbank arzusu
Seyran yerdir şahın makamı
4
Ziyaret eyledim TOPÇU BABA’yı
Gördüm aşikârı TOPÇU BABA’yı
Türbesinin al yeşil sancağı
Gördüm aşikârı TOPÇU BABA’yı
Seyrangâh yeridir canlar gelirler
Kurbanlar tığlanıp özür dilerler
Birlik olur hep bir dilden öterler
Gördüm aşikârı TOPÇU BABA’yı
Topçular köyünde Şahın makamı
Anda zuhur olur Şahın nişanı
Canı dilden sev oniki İmamı
Gördüm aşikârı TOPÇU BABA’yı
Hastalar gelirler derman bulurlar
Şad olur gönüller iman bulurlar
CAFER BABA derki dolu olurlar
Gördüm aşikârı TOPÇU BABA’yı
Tarikat,mürid,tac-i Devlet,hirka,ahlak
Bismişah Allah Allah
BİR HAKİKAT KALMAASIN ALLAH’IM DÜNYADA NİHAN
Allah İki Denizi birbiriyle kavuşmak üzere bırakı verdi.Aralarında Birbirine karışmamak üzere bir engel vardır.O iki denizden inci ve Mercan çıkar.
MAnası :Alevilikte:İki Deniz Murat Aliyyülmürteza ve Fatımetüzzehra ,Aradaki haddş fasıl Muhammed Mustafa,o iki denizden çıkan inci ve mercanda Hasan ve Huseyin (a.s)dır.
Mutasavvifeye görede Mehcamaul Mahreyn (iki Denizin birleştiği yer )den kasıt :kalb-i Mürşit ile kalb-i Talip,(yeltekıyandan)dan murat : iki Gönül bir olmak.(beynehüma berzehun la yebgıyan)dan Murat: Mürşit ile talip beyninde zuhur eden ehvale süluk.İki inciden Murat ise : meratibi ve sohbet-i tahkik.
MÜRİDİN İNANCLARI
Sual : Mertlik Nedir ?
Cevab : Piri Gördüm ,mert oldum .
Sual : Zindelik Nedir?
Cevap :Mürşit Demiyle Zinde oldum .
Sual : Azalarında ne vardır?
Cevap : Başımda Tac-ı Devlet ,Alnımda namaz-ı taat,Kanımda Feth-i Kudret,Gözümde nuru vilayet,kulağımda gülbank-i Muhammed ,Burnumda rayia-i muhabbet,ağzımda İmam-i Şehadet,göğsümde Kur’an,ı Hikmet,Elimde dest-i velayet,Belimde Kemer-i Hidayet,Dizimde Dem-i hizmet ,ayağımda erkan-ı tarikat ,ardımda Ecel ,önümde Kısmet….(Canlar Örneğin Tac-ı Devlet : Devlet Tacı demektir,yada Nuru vilayet vilayet nuru demektir.Anlamamazlık olmasın )
TARİKAT.Hakkında
Tarikatın şartları :kabul,muhabbet,rıza,hizmet,Kalp rabtı.
tarikatın ahkamı:Marifet,sahavet,yakîn ,sıtk,tevekkul,tefekkür,
Tarikatın erkanı : İlim ,hilm,sabır,şükür,hüsn-ü hulk,ihlas-rıza
Tarikatın binası:Tovbe,teslim,zühd takva,kanaat.
Tarikatın vacipleri:İradet,havf,zikr,Dünya terki,terk-i hava.
Tarikatın farzları:Uzlet,gına-i kalp,şevk,ihsan.
TAÇ HAKKINDA
İmam Cafer buyururki : Hazreti Muhammed’e Cebrail’in Getirdiği nurdan taç on iki tereklidir.On iki terek,insanda bulunan on iki mezmun huyu terk etmektir.Tacın Kubbesinde ,oniki terekin birleştiği yere nokta-i Hakikat derler.Zatı ahadiyetin Vahdaniyetine işarettir.
Tacın İmanı:Hakikat menzilidir.
Kelimesi:Tekbirdir.
Kalbi:Pirdir.
Farzı :Muhabbettir.
Sünneti: Hizmettir.
Guslü:Yaramaz adamdan ırak olmaktır.
Kilidi:Müşkül Halletmektir.
Hayatı :Pak Tutup erlik ile giymektir.
Mematı:Halk Eline vermektir.
Üstüvası:Alemi Süflinden alemi Ulviye tahvil.
Canı:Başta Görünmek
Aslı : Terk-i Dünya
Fer’i:Avamdan Ayrılmak
HIRKA HAKKINDA
Hırka Hz.Muhammed’e Miraç’ta giydirilmiştir.O da Ali’ye.Ali’de Hasan Basri’ye giydirmiştir.Hırka Giyebilmek için ayıp örtücü olmak,yani ayıp görmemek şarttır.
Hırkanın İmanı:Mürşidini sevindirmek
Kalbi:Pir.
Zahiri:Her Nesneyi seyretmek.
Batını :Edep
Guslü: Dünyayı Terk
Namazı :Hakkına Kail olmak
Farzı:Mürşide Muhabbet.
Sünneti:Hizmet.
canı:Tekbir.
Üstüvası: Didar.
İçi:Hakikattır
Yakasında yazılı olanlar:Ya Sabur,Ya Şekur,Ya Halim,Ya Kerim
İçinde Yazılı Olanlar: Ya Vahit,Ya Ehad,Ya Samed,Ya Ferd,
Ardında Yazılı olanlar:Ya Halik,Ya Vekil,Ya Veliy,Ya Şehid.
Ahlak Desturları:
Talkini mütaakıp.mürşidin, müride verdiği öğütler:
Yolunu bil,Rehberini Peder bil,Mürşidini Pirin varisi bil,Yalan Söyleme,Haram yeme,Şehvetperest olma,Zina ve Livata etme,Kin Kibir tutma,Gıybet Etme,Haset Eyleme,Gördügünü ört Görmediğini söyleme.Elinle Koymadıgını Alma ,Elin Ermediği yere el sunam,Sözün geçmediği yerde söz söyleme.İbret ile bak,hilm ile söyle.Küçüğüne izzet ,büyüğüne Hizmet eyle,Oniki İmam’ı,on dört Masum,nuru vahit bil.Bunları hak olarak tanı.Her yerde Hakkı hazır bil.Her nereye Nazar edersen Hakka nazar eyle.Haktan Ayrı bir seye bakma .İkrarını saf eyle.Hakkı özünde mevcut bil.Erenler Esrarına Agah ol.Tarikatta sabit kadem,şeriata üstüvar,marifette payidar,Hakikatte sakin ol.Mürşidi Hakiki Muhammed Mustafayı,Rehberi Hakiki Şahı Merdan Ali bil.Eveli Hüü Ahiri Hüü
Gerçek Erenler Demine Hüüüü..
TAÇ HAKKINDA
İmam Cafer buyururki : Hazreti Muhammed’e Cebrail’in Getirdiği nurdan taç on iki tereklidir.On iki terek,insanda bulunan on iki mezmun huyu terk etmektir.Tacın Kubbesinde ,oniki terekin birleştiği yere nokta-i Hakikat derler.Zatı ahadiyetin Vahdaniyetine işarettir.
Tacın İmanı:Hakikat menzilidir.
Kelimesi:Tekbirdir.
Kalbi:Pirdir.
Farzı :Muhabbettir.
Sünneti: Hizmettir.
Guslü:Yaramaz adamdan ırak olmaktır.
Kilidi:Müşkül Halletmektir.
Hayatı :Pak Tutup erlik ile giymektir.
Mematı:Halk Eline vermektir.
Üstüvası:Alemi Süflinden alemi Ulviye tahvil.
Canı:Başta Görünmek
Aslı : Terk-i Dünya
Fer’i:Avamdan Ayrılmak
eyvallah dermani can..
Eğer sual etseler ki “” gökten kaç tac indi ?””
Cevap ver ki “” yedi taç indi “”
Evvel adem Safiyulla ak indi..
İkinci Nuh Nebiye ak indi..
Üçüncü Halil İbrahime siyah indi..
Dördüncü, Musaya sarı indi..
Beşinci, İsaya gök indi..
Altıncı, Hazreti Resule yeşil indi..
Yedinci, Emirül Müminin hazretlerine kırmızı indi..
Eğer sual etseler ki, Tac Nedir ?
Cevap ver ki, ihsandan ibarettir.. ve İhsanda insanın vucüdundadır..
Tacın Farzı Pirdir.. Pirin sohbetini tutmak ve pire hizmet etmektir.. Tacın sünneti pire itaat etmektir.. Tacın aslı istiğfar etmektir.. Ve müsahibiyle günahına tövbe etmektir.. Tacın Fer’i cahille sohbetten uzak durup, ahlaksız kadından sakınmaktır..
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.