Aylık arşivler: Şubat 2015
Nusayrîler (El-Nusayrîyye) ya da Arap Alevîleri
Nusayrîler (El-Nusayrîyye) ya da Arap Alevîleri; (Arapça: النصيرية Al-Nusayrīyah ya da العلوية Al-Alawīya) Suriye‘nin Lazkiye, Baniyasve Tartus illeriyle; Türkiye‘nin Hatay, Adana ve Mersin illerinde yaşayan; İsmâilîlik, Dürzîlik, Hıristiyanlık ile birlikte Suriye‘deki mevcut diğer yerel inanışların İslâmiyet‘in Şiîlik mezhebinin çatısı altında harmanlanması neticesinde ortaya çıkmış olan bir dinî inançtopluluğudur.
Konu başlıkları
[gizle]
Etnik kökenleri
Nusayrîlerin birçoğu kökenlerini Horasan Türkleri‘ne dayandırır. Kendilerini, Harun Reşid‘in yerine geçen oğlu Mutasım‘ın Horasanlıbir Türk olan annesinin aşîretinin torunları olarak kabul ederler.[5] 700’lü yıllardan başlayarak Türkiye sınırları içerisindeki topraklara yerleştirilmiş Oğuz Horasan Türkleri olduğu belirtilmektedir.[6]
Adana ve Mersin‘deki Arapların kökeni üzerine iki ayrı görüş vardır:
Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde 19. yüzyılın başında Mısır’ın Anadolu’ya saldırısından sonra Mısır ordusundaki askerlerin bir bölümünün dönmeyip Anadolu‘da kaldığı ilk önermedir.[6] Ancak daha kuvvetli olan erken Hıristiyanlık döneminde zâten burada olmaları ve daha sonra yaklaşık 7. – 8. yüzyılda bölgenin İslâm–Arap ordusunun istilasına uğramasıyla Arapların yerleşmesi şeklindedir.[6]
Berberî kökenli oldukları kesinlikle iddia edilemez; çünkü Berberîler sadece Kuzey Afrika‘da yaşarlar, Mısır’da yaşamazlar.[6]
Nusayrîlerin etnik kökeni üzerinde duranların başında Tankut gelir. Tankut, eski Türk topluluklarının inançlarından iz taşıdıklarından hareketle Nusayrîlerin Türk olduklarını iddia eder. Bu görüşü Önder de destekler. Önder, yerli ve yabancı antropologlarınNusayrîlerden elde ettikleri kafa endisi, dil ve kültürel özelliklerine dayanarak bu gurubun Türk olduğunu savunur.[özgün araştırma?]
Andrews, Aringberg Laonatza ve Olsson gibi araştırmacılar, Nusayrîlerin Arap etnik kökene sahip olduklarını savunmaktadırlar.[kaynak belirtilmeli]Nusayrîlerin büyük çoğunluğu da (% 99,5) kendilerini Arap Alevîsi olarak tanımlarlar.[özgün araştırma?]
Etimoloji
Nusayrî halkı, kendini adlandırma konusunda çeşitlilik gösterir. Mezhebin kurucusu Muhammed bin Nusayr‘in isminden türeyen Nusayrî sözcüğünün kendileri için kullanılmasını istemediklerinden Türkiye‘de genelde Arap Alevîsi denir.[kaynak belirtilmeli] Mezhebin kurucusu olan Ebû Şu’ayb Muhammad ibn Nusayr‘in isminden türeyen “Nusayrî” tanımlaması kullanılmaktadır. On Birinci İmâmHasan el-Askerî‘nin öğrencisi Muhammed bin Nusayr‘ı (ö. 883) otorite kabul ettikleri için bu adı alırlar[kaynak belirtilmeli]
Nusayrî isminin kökeni
Nusayrî ismi ile ilgili olarak Doğu bilimcisi Fransız etnolog Massignon, temelde beş kaynak öne sürer:
- Massignon diyor ki: Nusayrî adı, tahkir amacıyla Nasrânî adının küçültme kalıbı olabilir. Nasranî, Hıristiyan demektir. Sünnîler, Alevîleri Hıristiyan olmakla suçlarlardı. Nasranî kelimesinin Arapça‘ya göre küçültme kalıbı olsaydı bu ismin Nusayranî şeklinde olması gerekirdi.[kaynak belirtilmeli]
- Kufe‘deki Nasuraya köyünden gelmiş olabilir.
- Nazerînî kelimesinin bozulmasından olabilir. Bu sözcük Latince‘dir ve Haçlılar tarafından oradaki dağa bu isim verildi. Aynı zamanda Romalılar zamanında Suriye‘de bir eyaletin ismiydi.[özgün araştırma?]
- Şiî şehitlerinden biri olan Nuşayr isminden geliyor olabilir.[özgün araştırma?]
- İddiaların en sağlamı, mezhebin kurucusu Muhammed bin Nusayr adındaki kişinin adıyla ilgili olmasıdır.[özgün araştırma?]
Bu arada kimi ılımlı ve dost kılığına girmek isteyen yazarlar, Ebû Şu’ayb Muhammad ibn Nusayr kötü bir isim kazanmış diye Arap Alevîler’e (Nusayrîler) acıyarak ona intisap etmesini uygunsuz sayar ve ismin başka kaynaktan geldiğini iddia eder. 5–6 ve 7. yüzyıl‘da Sünnî iktidarın zulüm ve baskısından kaçarak Nusre denilen dağa tırmanıp yerleşerek sonraları dağın adından türetilen Nusayrî adıyla tanınmaya başlandıklarını öne sürer. Zîrâ Nusre ile bağlantılı olsaydı, yine Arapça‘nın kurallarına göre Nusrevî olması gerekirdi.[özgün araştırma?]
Nüfus ve dağılımı
Dünya genelinde yaklaşık 3.000.000 Nusayrî vardır. Dünya genelinde yaşayan Nusayrîlerin büyük bir kısmı Suriye‘dedir. Bu sayıları ile Nusayrîler Suriye nüfusunun % 11-15’ini oluşturmaktadır. [kaynak belirtilmeli]
Dünya genelinde yaşayan Nusayrîler; Suriye (2.500.000), Lübnan (100.000) ve Türkiye‘dedir (350.000). Ancak Dünya‘nın farklı bölgelerinde, özellikle Almanya, Fransa ve Avustralya‘da da Nusayrîler yaşamaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Türkiye Nusayrîleri
Nusayrîlerin Hatay ilinin genel nüfusu içindeki oranı, il merkezindeki oranın altındadır (%30’a yakın). Osmanlı döneminin vilayetmüfettişlerinden Emin Gâlib Et-Tavil‘in “Nusayrîler” adlı kitabına göre Adana ve Mersin‘deki Arap Alevîleri de Nusayrî kökenlidir.[kaynak belirtilmeli] Ancak bu yörede yaşayan ve yerel halk tarafından Fellah (çiftçi) olarak adlandırılan Arap halkıyla etnik köken ve dînî inanç bakımından ilgileri bulunmamaktadır.[kaynak belirtilmeli]
Dil
Ana dilleri Arapça‘dır. Suriye’deki Gebel ve Ensari‘ye bağlı Süryânî/Lübnan lehçelerini konuşurlar. Yaşlı nesil, hâlâ Arapça konuşmaktadır.[7]
Türkiye‘de ise 1939‘da Hatay‘ın katılmasından sonra doğmuş olan nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır. Bugün Arapça ile Türkçe’nin bir karışımı konuşulur. Yaşlı nüfusun bir bölümü yaşadıkları bölgenin bir zamanlar Fransız hakimiyetinde olmasından dolayı Fransızca da bilmektedir.[8]
Din
İmamiye-i Gâl’îyye‘den olan Nusayr’îyye tarikâtının asıl kurucusu, Irak’ta Kûfe ile Vâsit[9] arasında bir yerde bulunan Canbelâ Köyü doğumlu, Hasan el-Askerî ile yakın ilişkileri bulunan okumuş bir ailenin mensubu, “Şeyh Bayrak” nâmıyla ün salan ve Nusayr’îyye Tarikâtı‘nın ulûsu olarak addedilen, yaklaşık olarak 957/968 yılları arasında Halep‘te vefât eden “Ebû Abd-Allâh el-Huseyin ibn Hemdân’ûl-Canbûlânî El-Hasîbî”[10] (Arapça: الحسين بن حمدان الخصيبي) adındaki zâttır. Bu Tarikâtın bâtıni i’tikadı, Şeyh Bayrak’ın Antakyaköylüklerindeki hâlife ve mürîdlerinden olan “Muhammed bin Âliyy’ûl Cillî” ile “Meymûn bin Kâasım’ıt Tabarânî” tarafından çevreye yayılmıştır. (Nusayr’îyye Tarikâtı şeceresi [11].)Ayrıca, “Muhammed ibn-i Cündeb” ve “Muhammed’ûl Cennân’îl Cünbûlânî” adındaki kişiler de Nusayr’îyye Tarikâtı bâtıni–i’tikadının neşriyâtına büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.[10]
Nusayr’îyye Tarikâtı
Adını On birinci İmâm Hasan El Askeri‘nin öğrencisi Ebû Şu’ayb Muhammad ibn Nusayr‘dan alan, Câferiyye Şiîliği ile Anadolu Alevîliği‘nden inanç yönüden ayrılarak, İsmâilîyye,Dürzîlik, Hıristiyanlık ve Suriye‘deki diğer inançları da içeren ve Kitâb el-Mecmû adındaki duâ kitabını dînî eğilimlerinin ana kaynağı olarak kabul eden Ehl-i Beyt inancı.[12]
Nusayrî i’tikadı
Günümüzde, Nusayr’îyye Tarikâtı‘nın müntesiplerinin büyük çoğunluğunu Nusayrîler‘in oluşturmasına rağmen, Nusayrîler’in tamamının kesin olarak bu tarikât mensûplarından olduklarını söylemek mümkün değildir. Nusayrî nüfus içerisinde değişik mezheplerden olan kişilere de sıklıkla rastlamak mümkündür.
Tarikâtın özellikleri
İnancın kurucusu Ebû Şu’ayb Muhammad ibn Nusayr (Muhammed bin Nusayrul Abdiyy’in Numayrî)’dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak Hamdam büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı Kitâb el-Mecmû‘dur. Nusayrîler kendilerini Alevî olarak kabullenirler. Alevîler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak Anadolu Alevîliği ile Nusayrîlik farklıdır. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler Türkiye‘deki topluluğun % 30’unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. Suriye‘de ise Klâzîler çoğunluktadır.Suriye yönetimindeki Esedlerin de mensubu olduğu Nusayrîler, Suriye‘de toplam nüfusun % 14’ünü oluştururlar. Hafız Esed ve ailesi de Nusayrîdir.[5]
Alavi Özerk Bölgesi
Fransız mandası altında 1920‘de Alavi Özerk Bölgesi (Fransızca: Le territoire autonome des Alaouites) kurulmuş ve 5 Aralık 1936‘da Suriye‘ye ilhak edilmiştir.
Yorum yazabilmek için oturum açmalısınız.