Aylık arşivler: Aralık 2014

Gülbengler

Sofra Gülbengi

Bismillah bismişah Allah Allah

 

Seberi Sübeer Mürsüdü Rehber sundular kevser,

el hamdüllülah, el hamdüllülah

sofra Ali´nin nimmet Velinin

el hamdüllülah el hamdüllülah,

el şükürüllülah, nimmet i celil,

berekatü halil, habibi huda resülü kibriya

serveri enbiya Muhammed Mustafa Sahi velayet

Ali´yel Murteza aşkına.

Allah ulu sofra dolu her kim yedirdi lokma

(kurban) Hüseyin´in defterine kayd ola.

Nuri nebi keremi Imam Ali gülbengi

pirimiz Hünkarımız Hacı Bektaşi Veli

gercek erenler demine

 

Hüü diyelim Hüü…

Lokma Gülbengi

Bismillah Bismişah Allah Allah

 

Hizmetleriniz Kabul ola,

Lokmalarınız Kurbanlarınız Ulu dergaha yazılmış ola

Hak Muhammed Ali´nin didarından Imam Hüseyin´in darından on iki imam´ın katarından ayırmaya,

on dört masumu pak, on yedi kemeri best ve kırklar sefaatcınız ola,

emeğiniz zaya gitmeye, her iki cihanda yüzünüz ak imanınız pak ola,

ömrünüz bereketli, yuvanız meseretli ola, dil bizden nefes hakta sayıla,

 

Allah eyvallah Hüü…

Yemek Duası

cem töresinde – adak yemeğinde lokma için okunur

 

Yemekten önce

 

Bismişah – Allah – Allah !…..

Evvel Allah diğelim, kadim Allah diğelim… Sebber-ü, sübber sundular kevser, bismişah!

Sofra Ali´nin, himmet Veli´nin, bismişah! … Geldi Ali sofrası, şah diyelim.

Şah versin, biz yiyelim! Allah, eyvallah! Destur Şah!….

 

Yemekten sonra

 

Bismişah – Allah – Allah!….

Bu gitti, ganisi gele….. Hak Muhammed Ali bereketini vere!

Yiyip yidirenlere, pişirip kotaranlara, nur-i iman, ask-u sevk ola! Gittiği yer gam ve dert görmeye!…..

Artsın eksilmesin, taşsın dökülmesin…… lokma hakkına, evliye keremine, cömertler cemine, gerçek erenler demine “Hü” diyelim….

Nimeti celil, bereketi Ibrahim Halil!

 

Cenaze Erkänı

(Duası)

  Hakk’a yürüyen canın tabutu, tören meydanmda yer alan musalla tasının üzerine, yerleştirilir.  

Helallık Meydanı

    Dede “helallık hayırlısı”nı verir: “Bismişah… Sevgili canlar, Hakk’a yürüyen bu canı nasıl bilirdiniz?”, der.

    Tören meydanında toplanmış olan canlar, “iyi bilir-dik. Ruhu yeni bedenler bulsun; dondan dona taşınsın!”, diye karşılık verirler.

    Dede bu kez, “Yapısındaki olanaklardan varlığa geldiğimiz Hak da sizlerden razı olsun”, der. Ve;

   “Ey canlar! Hakk’a yürüyen bu yol eri, sizin içinizde yedi, içti; kondu, göçtü; sizlerle birlikte yasadı, kim bilir belki hak yedi. Hakk’a yürüyen bucanın üzerinde maddi ya da manevi bir hakkmız olabilir; varsa helal ediyor musunuz?”, diye sorar. Meydan erenleri;

    “Hakkimiz varsa helal ediyoruz. Hak-Muhammet-Ali yardımcısı olsun. Ruhu yalnız kalmasın, mekänı yeni bedenler olsun.”, diye yanıt verirler.

       Dede helallık sorusunu üc kez yeniler; cem erenleri bunu üc kez yanıtlar. Helallığı aldıktan sonra Dede su gülbankı okur:

       “Yüce Tanrım, can kıblesine döndük sana yakarıyoruz. Hakk’a yürüyen can senin äşığındır; Sen Canan’sın, o can. şimdi canı, bedenini terk etti; bedeni toprağa dönecek, canı ise sana. Aklı ortada kaldı: Canan’ım, özün eyleme geçsin, yeni bedenler olussun ya da yeni bedenler ölmeden evvel ölsün, Hakk’a yürüyen canımızm canına can olsun, aklına akıl; dondan dona yürüyelim; sızıntılarını toplayalım canlı cansız her şeyden. Sızıntılardan derecikler, dereciklerden ırmaklar, ırmaklardan denizleroluşturalım. Atalanmızla, pirlerimizle, mürşitlerimizle buluşalım. Buluşalım ki onun kötülüklerini silebilelim, iyiliklerini coğaltabilelim. Pir Ali, mürşit Muhammet ve Ehlibeyt yüzü suyu hürmetine Üçler, Beşler, Yediler, Onikiler, Ondörtler, Onyediler ve Kırklar bize yardımcı olsun, yol göstersin. Hakk’a yürüyen canımızın arkaışndan yaptıgımız bu helallık tören gönül defterine kayıt edilsin, silinmesin hatırlansın.
Gerçeğe HÜ!”.

 

 

Abdal Musa Aşı

Malatya merkezinde ve Arguvan, Akçadağ, Arapkir, Hekimhan gibi ilçelere bağlı köylerin çoğunda aralık-ocak şubat aylarının bir gününde “Abdal Musa Aşı” törenleri yapılır. Günümüzde bu törenler tüm canlılığı ile devam etmektedir. Kaynaklara göre Abdal Musa XIV. yüzyılda Antalya Elmalı’da yaşamıştır. Hacı Bektaş’ın amcası olan Haydar Ata’nın torunudur. Yine Hoca Sadeddin Efendi’nin Tacü’t-Tevarih adlı eserinde Orhan Gazi ile Bursa’nın fethinde beraber olduklarından bahsedilir ve bir kerameti de anlatılır.

Adil Ali Atalay’ın hazırladığı “Abdal Musa Sultan ve Velayetnamesi” adlı eserde, Abdal Musa ile ilgili rivayetlerden genişçe bahsedilmekte ve onun şarabı bol yapması, kırk bin askeri bir tencere yemekle doyurması, yemeğin bitmemesi gibi kerametleri anlatılmaktadır.

“Bektaşî meydanındaki on iki posttan ayakçı postu denilen onbirinci post Abdal Musa postudur. Yukarıda kısaca bahsedildiği üzere; Abdal Musa’yı anmak, onun adına kurban tığlamak, aş yapıp dağıtmak töreninin Malatya ve köylerinde yapılışı şu şekilde olmaktadır:

Köy yaşlıları, “Abdal Musa’yı ne zaman yapacağız?” diye kışın ev sohbetlerinde hazırlıkların hangi gün, kimler tarafından yapılacağını kararlaştırırlar. Önce 6-7 kişilik bir hizmetli ekibi oluşturulur. Bunlara “Abdal Musa Askerleri” veya “Abdal Musa’nın hizmetlileri” denilir. Bunları idare eden bir erkek de baş hizmetli olur.

Önce bir araba sağlanır, hizmetliler önde araba arkada ev ev dolaşırlar. Evlerden un, bulgur, yağ, odun, buğday, arpa, tuz ve para toplarlar.

Kapının önüne geldiğinde, “Abdal Musa aşkına” evden verilenler, hizmetliler tarafından arabadaki çuvallara ve sitillere yerleştirilir. Odun verilirken daha önceden “şu odun da Abdal Musa’ya” diye ayrılmış olan odun verilir. Un, bulgur, yağ, tuz, buğday verilirken, kabın hepsi boşaltılmaz dibinde azıcık bırakılır. Bu “Abdal Musa bereketi” denilerek tekrar aşlığın içine katılır.

Hizmetlilere de ev sahibi meyve, pestil, ceviz gibi yiyecekler ikram eder. “Abdal Musa kabul eylesin. Azımız çok sayılsın temennisinde bulunur.

Aynı köylü olup da şehirde oturanlar ise, “bizi de listeye alsınlar, lokmamızı salsınlar” diyerek para yardımında bulunurlar.

Toplanan malzemeler, bir odada muhafaza edilir, içlerinden görevli bu malzemelerden yalnızca odunu bırakıp, diğerlerini satar. Biriken para ile koç kurbanlık alınır. Keçi alınmaz. “Keçiden kurban olmaz, o şeytan gibidir” derler.

Yardımlaşarak kesilen kurbanlık koçların kellesi, ciğeri, postu satışa çıkarılır. Satışta açık arttırma şarttır. Kim fazla arttırırsa onda kalır. Odunlar ise kazan kaynadıktan sonra satılır.

Arttırmadan sonra, görevliler etleri doğrarlar. Ertesi gün, köyün meydanında ya da yatır (ziyaret) varsa yatırın civarında kazanlar kurulur, kadın keyveniler (aşcılar) tarafından etli bulgur pilavı yapılır. Pilav piştikten sonra listeden ad alınarak hane halkının nüfusuna göre, “Abdal Musa Lokması” denilen yemek dağıtılır. En sonunda ise şehirden para gönderen köylülerin, “Lokma”ları ayrılır ve görevlendirilen biri tarafından götürülüp, sahiplerine verilir.

Lokma dağıtılmadan önce kazan başında bulunanlardan biri yemek duasını okur:

“Sofrada zat ola, münkir mat ola 
Yiyene helal, yedirene delil ola 
Bu gitti gerisi gele, erenler demine 
Hu”.

Malatya’nın Arguvan, Arapkir ve Hekimhan ilçelerine bağlı bazı köylerde ise Abdal Musa kurbanı kesildiği günün akşamı “cem törenleri” yapılır. Cem töreninde bağlama saz ile deyişler, mersiyeler okunur, semah edilir. “Cem lokması” dağıtılır. Köyde küskünler varsa barıştırılır, anlaşmazlıklar tatlıya bağlanır. Çünkü Abdal Musa Kurbanı’nın bir adı da “birlik kurbanı” veya “birleme kurbanı” dır.

ALEVİLİĞİN EN ESKİ BELGESİ: GUDEA SİLİNDİRİ

Alevi inanışının temel taşı ve Aleviliğin yegane ibadet biçimi olan Ayin-i Cem törenine ait ilk yazılı belgeyi Paris Louvre müzesinde buluruz.Bu belge s ‘Gudea Silindiri’ olarak bilinen bir Sümer silindir tabletidir..


Sümer uygarlığının son reformisti, Lagaş şehir devletinin ünlü prensi Gudea tarafından MÖ.2125 yıllarında yazdırılan 50 cm boyunda 33cm çapındaki bu silindir tablet Alevi Ayin-i Cem töreninin uzak geçmişine ışık tutacak en eski yazılı belgedir.

Ayin-i Cem, Cem Evi’nin ayin için hazırlanması ile başlar, ayinde sunulacak yiyecekler, (lokma), içkiler (dem) ve Ayin-i Cem’i başlatacak çerağ(çıra-mum) hazırlanır. Sonra ayini yöneten pir (yada dede) törende hizmet görecek on iki hizmetliyi seçer.Ayin-i Cem çerağ uyarılması yada delil uyarılması adı verilen ritüelle başlar.

Gudea silindirinde önce dört-beş bin yıl önce Sümer’de yapılan törenin hazırlık safhası anlatılıyor

“…Gudea bir dizi ilahın yardımıyla tapınağı (cem evi) temizledi…törende (Ayin-i Cem) kullanılacak bütün yiyecekler (lokma) adak içkilerini (dem) ve tütsüleri (çerağ) hazırladı… Bunun ardından tapınağın (cem evi) gereksinimlerini karşılayacak bir gurup hizmetliyi (on iki hizmetli) atama işine geçti.” (parantez içlerini ben yazdım)

Sümer tabletinde bu girişten sonra törende görevlendirilen on iki hizmetlinin adları sayılıyor.

1. Kapıcı (gate keeper)
2. Kahya / Değnekçi (butler)
3. Nezaretçi /Gözcü (bailiff)
4. Silahtar (armaurer)
5. Müzisyen /zakir (musician)
6. Kuşbaz (game keeper)
7. Keçi Çobanı/Kurbancı (goatherd)
8. Dalyan Denetçisi (fisheries inspector)
9. Ulak /Peyik (messenger)
10. Tahıl Denetçisi (grain inspector)
11. Mabeyinci (chamberlain)
12. Arabacı (coachman)

Alevi Ayin-i Cem’inde yer alan On iki Hizmetli’nin adları şunlar

1. Pir Mürşit
2. Rehber
3. Gözcü (Yoklamacı)
4. Çerağcı (Delilci)
5. Zakir
6. Süpürgeci
7. Kurbancı (kimi bölgelerde Sofracı)
8. Saka
9. Peyik
10. Pervane (Semahcı)
11. Sucu-Kuyuccu
12. Kapıcı

Eski Çağda Sümer’de yapılan ayin ile bugün Anadolu’da halen yürütülen Alevi Ayin-i Cemleri arasındaki tek fark on iki hizmetlinin kimilerinde görülen farklı isimlendirmeler.Bu farklılıklar da;Anadolu’nun çeşitli bölgelerindeki Ayin-i Cem’lerinde on iki hizmetlinin isimlendirilmelerinde yer yer görülen farklılıklardan çok da fazla değil.
Lokma , dem, çerağ ve on iki hizmetli dışında Alevi Ayin-i Cem töreni ile Sümer töreni arasında bir benzerlik daha var; Sümer dini törenleri müzisyenlerin çaldığı “balag” adını verdikleri bir müzik aleti ile müzik eşliğinde yapılırdı. Bugün Anadolu’da Aleviler’in Ayin-i Cem’leri de müzik eşliğinde yapılıyor. Bu törende kullanılan müzik aletinin adı herkesin bildiği gibi “bağlama” dır. gudeaCem Ayini ile Lagaş kralı Gudea’nın Ningirsu Mabedi’nin inşasından sonra yaptırdığı törenin birbirine benzetilmesidir. Sumerlilerin Lagaş şehri kralı Gudea’nın Yeni Mabede Giriş Ayini’nde ise Gudea Tanrı Ningirsu için bir mabet/tanrı evi yaptırır. Mabedin yapımıyla ilgili olarak gördüğü rüyaları, yapı başlamadan evvel yapılan temizliği, yapı malzemelerini, malzemelerin getirildiği yerleri ve yapı bittikten sonra yapılan törenleri 1400 satır halinde, silindir şeklindeki bir kil üzerine yazdırmıştır. Bu silindir üzerindeki bilgilerden, mabedin yapımı bittikten sonra yakılan tütsüler, yapılan temizlik ve diğer işler için atananların sayısı gibi verilerin Cem Ayini’ne benzediği görülmekte. Cem Ayini’nde olduğu gibi, burada da Mabet’teki işler için atanan kişi sayısı 12. Bunlar sırasıyla şöyledir:

1.Arabacı
2.Kahya
3.Mübaşir
4.Silahşor,
5.Müzisyen
6.Kuşbaz
7.Keçi çobanı
8.Dalyan denetleyicisi
9.Haberci
10.Tahıl denetleyicisi
11.Mabeyinci
12.Kapı bekçisi

Hüsnü Merdanoğlu’nun görüşüne göre Sumer ve Alevi görevlilerde olan farklılıklar, Anadolu’nun çeşitli yerlerinde yapılan Cem Ayini’ndeki farklılıklardan fazla olmadığı yönünde. Sumer törenide Cem töreninde olduğu gibi müzik eşliğinde yapılmakta. Cem Ayini’nde “zakir” denilen görevli “bağlama” çalmakta, Sumerlerde ise müzisyenler “balag” adlı bir müzik aleti çalmakta. Bağlama ve Balag, birbirlerine fonetik olarak çok yakınlar ve birbirlerine SILINDIR benziyorlar.

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.

Alevi Kütüphanesi

Bismişâh Allâh Allâh Gerçeğe Hû