Edep Ya Hû.

Edep Ya Hû.

Yüce Tanrının rahmeti ve bereketi tüm insanlık âleminin üzerine olsun” diyerek yazıma başlamak istiyorum. İçinde yaşadığımız zaman, biz insanları âdem-i vasıflardan yoksun eylemiş, dostluk-barış-refah-sevgi gibi rahmet-i olguları köreltmiştir. Bundan ötürüdür ki her metinimde yüce yaratıcıdan tüm insanlığa rahmet ve bereket dileyeceğim.

Edeb bir tac imiş nur-i Hüda’dan;
Giy o tacı emin ol her beladan…

Ne güzel söylemiş arifler. Edep yani ahlak olmadan bireyin insanlık davasında muzaffer olması imkânsızdır. Yaptıkları ve ettikleri çiğ yemek, olgunlaşmamış meyve tadında olacaktır. Ar duygusunun en mütevazı timsali olan Resul-u Ekrem’in yaşayışına bakacak olursak, O’nu dönemindeki insanlardan farklı kılan yegâne unsurun ahlak olduğu anlaşılacaktır. Öyle bir dönemde cihana gelmiştir ki; kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, bir kadının dokuz eş alabildiği, şarap ve dansöz kültürünün hat safhaya ulaştığı ve buna benzer rezaletlerin sıradan hallermiş gibi yaşandığı bir dönemdi. Hz. Muhammed, bu ahlaksızlıkları bertaraf ederek âdem-i vasıfların ön plana çıkmasını sağladı. İşte, Resul bizlere ahlakın en güzel örneğidir. Naçizane olarak ben buna Muhammed-i vasıflar demekteyim. O nedenle kimdensin sorusunu şahsıma yönetenlere “Ben Muhammediyim” yanıtını vermekteyim.

İlim meclisine vardım, kıldım talep
İlim ta gerilerde kaldı, İlla edep, illa edep!”

Edep nedir sizce? Birilerinin toplum içerisinde yapılmasını gerekli gördüğü kurallar silsilesi mi? Yoksa yapılmadığı zaman toplumun bireyi dışladığı dogmatik olgular toplamı mı? Edep, iyi tutum ve davranışlar bütünüdür. Baskıcı kurallar ile kişide oturtulmaya çalışılan bir edep, bir gün patlak vermeye mahkûmdur. Buda şunu gösteriyor ki, ahlak kişinin özünden bir pınar misali kaynamalı ve çevresine hayat vermelidir. İlim edeple yıkanmamışsa, o ilmi sunmayı bilmemişse, insan fayda vereyim derken zarar vermeye başlar.

Olmazsa edep, inan olmuşsun merkep.
Haberin yok çabuk bağır ve deki illa edep illa edep!

Ã�lim olmadan önce edepli olmayı bilmek gerekir. Unutmamak lazımdır ki; edipler edepli olmalı der üstat. Zaten ilim edebide öğretir. İlim En başta yaratılana karşı olan adabı anlatır. Yaratılana karşı adabı olmayanın, yaratana karşı asla adabı olamaz. Yani, iyi bir ilmi eğitim Tanrı kavramından ziyade tanrının yeryüzündeki varisi olan insan üzerinde yoğunlaşmalıdır. Çünkü okunacak en büyük kitap insandır. Ama kitabında edep yazılı ise o kişi okunur. Şayet yazmıyorsa o kitap boş, sadece kara sayfalardan ibarettir.

“Amel Defteri”, birilerine göre sevap ve günahların melekler tarafından kayıt altına alındığı bir kitaptır. Aslına bakacak olursak meleklerin asla böyle bir görevi olmamıştır ve yoktur. Meleklere bu görevi yükleme telaşında olan ulemalar, asırlardır insanları cehennem ve cennet arasında yaşatmaya çalışan şarlatanlardır. Amel defteri, kişinin doğum ve sonlanma arasında kaleme aldığı, yazarının bizzat kendisi olduğu bir kitaptır. Bireyin kendisinin yazmış olduğu bu kitap, musalla taşı üzerinde “Allah rahmet eylesin” sözcüğünün de derecesini belirler. Ve bu kitaba; verilen sadakalar miktarı, ya da yapılan ibadetler sayısı değil, ahlakın var olup olmadığı yazılır. Hakka yürüyen kişi arkasından “iyi biriydi çok ibadet ederdi, iyi biriydi hacca şu kadar gitti” gibi sözler duyamazsınız! Çünkü bu mevzu bizi değil, yaratanı ilgilendirmektedir. Duyacağınız tek şey, eğer edepli birisi ise “Allah rahmet eylesin! Kimseyi incitmezdi, iyilik severdi” sözcüğüdür.

İşin özüne bakılacak olursa, bu denli edepli kişilere rahmet okumakta yanlış olur, çünkü onlar zaten bu dünyada yaratanın tüm rahmetlerine vakıf olmuşlardır. Öyleyse, vicdanı kararmışlara, sadece cehennem korkusundan ötürü Allah’a yönelenlere, yaratılanı hiçe sayanlara Allah bu dünyada rahmet eylesin. Eylesin ki, nefislerinin kör kuyularından kurtulabilsinler.

“İslam sevgi dinidir, ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen Hakk Resul’ünün intikal ettirdiği inanca bu devirde bakıyorum da, ilk geldiği zamandan fazlaca bir eser bırakılmamıştır. Hz. Muhammed zamanında kız çocuklarını diri diri toprağa gömenler, kadını cinsiyetinden ötürü hakir görenler, bu çağda “çalışması, sokağa dahi çıkması haramdır” diyerek kadını dört duvar arasına gömmüştür. Bu durumun cahiliye döneminden bir farkı yoktur. Ya da dini bir zorunlulukmuş gibi daha kendini tanıyamayan kız çocuklarının başlarına çarşafı geçirenler, bir zamanlar kızını kendi elleriyle toprağa gömenlerden ne farkları var. Hani nerede Muhammed-i edep.

İlim İlim bilmektir, İlim kendin bilmektir,
Ya kendini bilmezsen, nu nice okumaktır…

İlim ve ahlak öğretiyoruz adı altında küçücük çocukları yaz aylarında kaçak binaların bodrum katlarına çekip, papağan misali Kur’an ayetleri ezberletenler acaba edebin neresindeler? Bir çocuğun oyun oynama hakkını gasp eyleyip, sosyal çevreden soyutlayıp Allah’a yaklaştırma düşüncesi doğru olabilir mi? Tabi ki Hakk kelamı da öğreteceğiz, ama zamanı geldiğinde olmalı. Resul-u Ekrem Efendimiz, torunları Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’e bu zulmü yapmamıştır. Bu zulümdür dostlar, bir çocuğun oyun oynama çağını elinden almak zulümdür. Bunun adı ne ilim ne de ahlak olamaz.

Hz. Mevlana buyurur: “Kalbim, ‘İman nedir?’ diye aklıma sordu. Aklım da, kalbimin kulağına, ‘İman, edepten ibarettir.’ diye fısıldadı. Onun için edepsiz kimseler, yalnız kendisine kötülük etmiş olmaz. O belki edepsizliği yüzünden bütün dünyayı ateşe vermiş olur.” İşte O yüce zat, edep için böyle diyor.

Hangi inançtır ki emirleri arasında kan dökmeyi cihat sayar? Hangi inançtır ki, ibadeti edebin önüne çıkarır? İşte, birilerinin ilmi anlayışı budur. Hâlbuki yaratıcı tarafından insanlık âlemine bağış edilen yüce kitapların emir ve yasaklarına bakıldığında, dikkati çeken yegâne unsurun kan dökülmemesi, barışın muhafaza edilmesi, kısacası yaratılının incitilmemesi görüşüdür. Bu görüşün temelini ise edep oluşturur. Onun içindir ki, Resul; “Ben size edepli olmayı öğütlüyorum” demiştir. Ahlakı olan bireyin zaten dini de vardır, imanı da. Ahlaksız kişilerin ise ilmen dahi olsa ileri olmaları, kemalete eriştiklerinin bir ispatı olamaz. Aksine âdem-i vasıflardan yoksun olduklarını gösterir. Tıpkı şeytanın asiliği gibi, onların da ilimleri amelsizdir.

Eski yapı türbelerin ve dergâhların giriş kısmına göz alıcı renklerle “Edep Ya Hû” yazılıdır. Bu mabetten içeri adım atan kişi önce bunu görür ve önce bunu okur. Adım attığı yere giriş kuralını öğrenmiş olur. Kalp ise bireyin yegâne mescit’idir. Malumunuz olduğu üzere Hz. Muhammed döneminde iki tür mescit vardı; biri Hakk mescidi olan edebin öğütlendiği Muhammed-i mescit, bir diğeri fesadın ekildiği Dırar mescidi. İşte biz kullarında kalp yani vicdanları da iki kategoride sıralanır. Bazılarının vicdanları üzerinde Muhammed-i mescit misali giriş kapısında “Edep Ya Hû” yazılıdır. Onlar incinse de incitmeyenlerdendir. Bazı kişilerin vicdanlarında ise edepsizlik hâkimdir. Edepten eser kalmamış bir vicdan, nefsin karanlık çölünde çırpınır durur. Bunlar ise cihana, kulu incitmek için gelmişlerdir.

Mevlana Hazretleri buyuruyorlar ki; “ Ã�demoğlunun eğer edepten nasibi yoksa âdem değildir. Ã�demoğluyla hayvan arasındaki tek fark edeptir. Gözünü açta bak cümle Kelamullah’a, Kur’anın bütün ayetlerinin manası edepten ibarettir.”

“Edebi edepsizden öğren” atalar sözü, ibret alma desturunun telkininden ibarettir. “Eline, beline, diline” düsturu ise hakikat yolcusunun kendine ait olmayan bir şeyi almaması, uygunsuz kelâm söylememesi ve kimsenin namusuna halel getirmemesi demektir. Zaten edep kelimesi de e (eline), de (diline) ve b (beline) harflerinden müteşekkildir ve tam manasıyla insanın uyması gereken düsturların ana başlıklarıdır.

Son edep kitabı olan Kur’ana göz atacak olursak “Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah’tan korkun ki esirgenesiniz.” (Hucurat 10) diyerek yüce yaratan edebin en güzel noktasını yani herkese kardeş nazarıyla bakmayı, iyi huylu olmayı, yaratılana zarar vermemeyi tembihliyor. “Birbirinizin gizli hallerin araştırmayın.” (Hucurat 12) “Bazınız bazınızın gıybetini yapmasın.” (Hucurat 12) diyerek de edepsizliğin şekillerini bizlere hatırlatıyor.

Birazda günümüzde pek uyulmayan edep hallerinden bahsedecek olur isek; “Kapıyı kapat!” denilmezdi, Allah kimsenin kapısını kapatmasın diye düşünülürmüş olsa gerek “Kapıyı ört, ya da sırla” denilirdi.

“Işığı söndür” demezlerdi; Allah kimsenin ışığını söndürmesin, “Işığı dinlerdir” derlerdi. Işık yani çırağ yakılmaz, uyandırılır. Çünkü “Her Kulun çırağın yaksa Hakk yakar” biz kullar ışıkları yakamaz, ancak yanan ışığı uyandırabiliriz.

Kapıdan çıkarken arkasını dönmemek, geri geri çıkmak edeptir. Kapı eşiğindeki ayakkabılar, dışarıya doğru değil, içeriye doğru çevrilir. “Git bir daha gelme!” der gibi değil de, “gitsen de ayağının yönü buraya dönük olsun” der gibi dizilirdi.

“Gördüğünü ört, görmediğini söyleme” demişler ki gıybet kesilsin. Gördüğünü örtmeyeni, görmediğini söyleyeni meclise almamışlar ki görenlerde ders alsın aynı hatayı yapmasın.

Eskiler “Edeb Ya Hu!” derler, o manayı hep hatırlatmak için her yere “Edeb Ya Hu!” yazarlardı.

Edebi olmayan bir kişi ilmende ileri olsa âdem makamında hep geridedir. Edebi nasihat alıp, aldığı nasihati yaşamında uygulayıp ve çevresine bir ışık gibi nasihat veren ediplerin azaldığı çağımızda, edebini muhafaza edenlere selam olsun.

Sinan BOZTEPE Dede

Alevikutuphanesi hakkında

Neden Aleviyiz? Yaşamı, evreni, dünyayı, insani ve bütün bunlarla ilintili ne varsa; doğru tanımlamak, kavramak, anlamak için Aleviyiz! Neden Aleviyiz? Kuranı kutsal kitap. Hz. Muhammed`i peygamber, Hz. Ali`yi ve On İki imamları rehber, Hacı Bektaş Veli`yi Hünkar, Pir Sultan Abdal`i Pir olarak bildiğimiz için Aleviyiz! Neden Aleviyiz? Asırlardır yok edilmek istenen, baskılara, katliamlara, iftiralar maruz kalan mazlum bir toplumun, haksızlığa ve zalimliğe boyun eğmeyen bir toplumun üyesi olmak için Aleviyiz! Neden Aleviyiz? Asırlardır insanlığa ışık tutan erenlerin, evliyaların, cümle kamil insanların şerefli ve aydınlık yolunda yürümek için Aleviyiz! Neden Aleviyiz? Yozlaşıp değerlerimize yabancılaşmamak için, Yobazlaşıp gerici gelenekleri inanç diye bilmemek için, Serçeşmeden yoksun kalmamak için, Yoksul olmamak için Aleviyiz! Bütün yozlara ve yobazlara inat ALEVİYİZ! ALEVİLİK inancımızdır

Temmuz 27, 2013 tarihinde KONULAR içinde yayınlandı ve , , olarak etiketlendi. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin. Edep Ya Hû. için yorumlar kapalı.

Yorumlar kapalı.

WordPress.com News

The latest news on WordPress.com and the WordPress community.

Alevi Kütüphanesi

Bismişâh Allâh Allâh Gerçeğe Hû